Bir şehrin giysisi: İstanbulin
Tanzimat dönemini ve sonrasını anlatan romanlarda görmeniz muhtemel olan bir kavramdan bahsedeceğiz. İstanbulinden... Genelde iki devir arasında kıyas yapmak için ve bu dönemleri temsil eden karakterleri nitelemek için bazı kıyafetler giydirilir. İstanbulin de bu giysilerden biri. Bir üniforma olarak tasarlanan ceket, ilkin Sultan Abdülmecid devrinde karşımıza çıkar. Hem dünya basınında hem de yerli edebiyatta kendine yer bulan istanbulinin ilginç serüvenine yakından bakalım.
Giriş Tarihi: 22.10.2022
14:01
Güncelleme Tarihi: 13.01.2023
10:41
Sesli dinlemek için tıklayınız.
◾ Edebiyattaki en iyi değerlendirmelerinden biri, bu ceket üzerinden devir kıyası yapan Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Kiralık Konak kitabında geçer.
◾ Sosyolojik, siyasi ve kültürel anlamda sembolize edilen istanbulinin giyildiği dönem zarif, kibar bir dönem olarak anılır. Redingot tipi ceketle istanbulini kıyaslayan bu satırlar, yakın dönem Osmanlı sosyal hayatına da ışık tutar.
" İstanbul'da iki devir oldu: Biri istanbulin; diğeri redingot devri... Osmanlılar hiçbir zaman bu İstanbulin devrindeki kadar zarif, temiz ve kibar olmadılar. Tanzimat-ı Hayriye'nin en büyük eseri, İstanbulinli İstanbul Efendisidir. Bu kıyafet dünyaya yeni bir insan tipi çıkardı ve Türkler bu kıyafet içinde ilk defa olarak vahşi Asya ile haşin Avrupa'nın arasında gayet hususi yeni bir millet gibi göründü." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak)
(X) Osmanlı döneminden eski İstanbul fotoğrafları
"Yaşayış ve giyiniş itibariyle Şimal kavimlerinden daha sade ve daha düşünceli olan bu millet, duyuş ve düşünüş itibariyle Akdeniz kıyılarındaki medeniyetlerin bir hulasası şeklinde tecelli ediyordu. Zira bu beyaz pantolonlu, beyaz 10 yelekli ve lustrin kaloşlu Türkler, ince bir halattan ibaret endamlarıyla biraz evvelki boğum boğum adamlara hiç benzemiyorlardı. Sultan Mecid devri ricalinin, Halet Efendi muasırlarının çocukları olduğuna kim ihtimal verebilir? Hepsi de umumi işlerden çekinir, hiddetlerinde ve hazlarında ölçülü, namuslu aile babaları ve kibar konak sahipleri idiler. " (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak)
" …Yüksek rütbeli devlet adamlarının tesis ettikleri Osmanlı kibarlığının kundağı canfes astarlı ve serapa (baştanbaşa) ilikli istanbulin idi. Sonra redingot devri geldi ve redingotu içinden yarı uşak, yarı kapıkulu, riyakar, adi bir nesil türedi. Bu neslin en yüksek, en kibar simalarında bile bir saray hademesi hali vardı. " (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak)
(X) İstanbul'un kaybolan hazineleri
"….Bunların elinde İstanbul'da konak hayatı birdenbire köşk hayatına intikal ediverdi. Ne yaşayışın, ne düşünüşün, ne giyinişin üslubu kaldı; her şey gelenek dışına çıktı; her beyni tatsız ve soysuz bir arnuvo ve bir rokoko merakı sardı; binalarımız, eşyalarımız, elbiselerimiz gibi ahlakımız, terbiyemiz de rokokolaştı.." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak)