Cemil Meriç görme yetisini nasıl kaybetti?
Cemil Meriç, "Hiçbir şey görmüyorum" dediğinde sene 1954'tü ve henüz 38 yaşındaydı. Meriç, gözlerini kaybetmesine neden olsa da kitaplardan vazgeçmedi. Öyle ki neredeyse bütün eserlerini, ama olduktan sonra kaleme aldı. Bir insanlık şaheseri olan Cemil Meriç için Necip Fazıl, şöyle dedi: "Dış gözlerini Cenabı Hakk'ın, iç dünyayı daha iyi görsün diye aldığı insan." Peki, Cemil Meriç görme yetisini nasıl kaybetti?
Giriş Tarihi: 09.06.2020
09:20
Güncelleme Tarihi: 13.06.2022
15:47
"Bir adamı tanımak için düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmemiz lâzım, hiç değilse. Hayatın maddi olaylarıyla ancak kronoloji yapılabilir. Kronoloji: Aptalların tarihi"
"Jurnal" adlı kitabında kendisini "Hayatını Türk irfanına adayan, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi. " olarak ifade eden Hüseyin Cemil Meriç, başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yaparak, yazılar kaleme aldı.
İlk ve orta öğrenimini Arapça, Fransızca, Kur'an, tecvid, ahlak eğitimi de aldığı Reyhanlı Rüştiyesi'nde tamamlayan Meriç, ardından Fransız idaresindeki Antakya'ya giderek Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi'nde okudu. Cemil Meriç, "Benim üniversitem" dediği lisede, Fransız ve Türk hocalardan özel dersler alırken, Ali İlmi Fani'nin kılavuzluğunda Divan edebiyatını keşfetti. Cemil Meriç'in "Geç Kalmış Bir Muhasebe" başlıklı ilk yazısı, 1933'te yerel Yenigün gazetesinde yayımlandı.
Okuduğu okullarda iyi Fransızca öğrendi ve böylece ilerleyen yıllarda çok iyi tercümeler yaptı. Özellikle de lise öğreniminde ünlü Fransız romanlarını çok okudu. Nurullah Ataç ve Reşat Ekrem Koçu'nun da öğretmenlik yaptığı İstanbul'daki Pertevniyal Lisesi'ne 1936'da geçen Meriç, bir yazısında bazı hocalarını eleştirmesi yüzünden 12. sınıfta liseden ayrılmak zorunda kaldı.
Yabancı Diller Okulu'na burslu talebe olabilmek için müracaat etti ve giriş sınavını kazanıp iki yıl okudu. 1942 yılında coğrafya öğretmeni Fevziye Menteşeoğlu ile evlendi. Yabancı Diller Yüksek Okulu'nu da aynı yıl bitirdi. Bir süre Elazığ' da öğretmenlik yapsa da ailevi sebepler nedeniyle görevinden ayrılarak İstanbul'a gelerek burada İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Fransızca okutmanlığı yaptı.
1936'da Hatay'da Yenigün gazetesinde yayımlanan "Geç Kalmış Bin Musahebe " ve ardından Hataylı Türklerin Fransız mandasına direnmesini savunan iki yazısı nedeniyle Fransız istihbaratı tarafından mimlendi. Antakya Sultaniyesi'nin son sınıfında, üstelik başarı derecesi yüksek bir öğrenci olmasına karşın bakalorya yani lise bitiminden sonra uygulanan olgunluk sınavına giremeyeceği ima edilince, dönem ortasında okulu terk etti.
https://www.instagram.com/p/CevdbuHjamm/?hl=tr
Cemil Meriç'e göre İslam düşüncesinin gelişimi
Cemil Meriç'in renkli, ön yargılardan uzak ve bir keskin kalem haline gelmesinde gençlik yıllarını geçirdiği Hatay'ın kozmopolit ortamının önemli bir rolü vardı. Cemil Meriç'in kitapla tanışması 4 yaşında olmuştu. Evde gaz lambası ışığında, ailesine kitap okuyan bir babası vardı. İlk aldığı kitap 6 yaşındayken, 18 yaşındaki Zehra ablasıyla gittiği bir kitapçıda ısrarla ağlayarak satın aldırdığı Mehmet Emin'in Türk Sazı kitabıydı.
Meriç, Balzac'ı, Rousseau'yu, Hugo'yu Fransızca orijinallerinden okuyup, neredeyse bu eserleri ezberledi. O dönemde, Balzac'a olan hayranlığını Cemil Meriç şöyle anlattı:
"Balzac edebiyatta ilk aşkımdır. Düşünce dünyasına onunla girdim. İstanbul'da çıkan ilkyazım: 'Honoré de Balzac' 'etüdümüzün gayesi, Balzac'ın hayatını belli başlı inkişaf merhaleleriyle tespit etmek, bu inkişaf üzerinde müessir olan sosyal şartları araştırmak… Bu muhafazakar muharririn nasıl olup da zamanının cemiyetini bütün tezatlarıyla canlandırabileceğini izah etmektir"
Cemil Meriç, henüz 4 yaşındayken 4 derece miyoptu. Sonraki dönemlerde gözlerindeki sorun ilerleyip ortaokula geldiğinde gözlerinin derecesi 10'a çıktı. Yıl 1953'e geldiğinde Meriç'in görme yetisi iyiden iyiye azaldı. 12,5 miyop ve kuvvetli hipermetrop sorunu vardı.
VIDEO
Bir gün aile dostları Ahmet Çipe'yi ziyaret ettikten sonra merdivenlerden düştü Cemil Meriç. Bu düşme sonucunda kahredici şu soruyla karşılaştı eşi Fevziye Hanım:
"Fevziye, hiçbir şey görmüyorum. Elektrikler mi kesik?"
Cemil Meriç, yıllar sonra görmeye olan özlemini şöyle anlatır: "Dante cehennemi anlayamamış dostum. Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması. Cehennem haykıramamak, ağlayamamak. Cehennem çöl değil, kuyu; sularında yıldızlar parıldamayan kör bir kuyu cehennem. Çölde yıldızlar konuşur, rüzgâr konuşur. Görmek yaşamaktır. Vuslattır görmek. Her bakış dış dünyaya atılan bir kementtir. Bir kucaklayıştır, bir busedir her bakış. Gözbebeklerimizden fışkıran seyyale, mekân canavarını bir anda ehlileştirir. Görmek sahip olmaktır. Gören, hangi hakla yalnızlıktan şikâyet edebilir? Mevsimler bütün işveleriyle emrindedir, renkler bütün cilveleriyle hizmetindedir. Çiçekler onun için açılır, şafak onun için pırıldar. Gütenberg matbaayı onun için icat etmiştir. Hugo o okusun diye yazmıştır şiirlerini. Şehrin bütün kadınları onun için giyinip süslenir. Çocukların tebessümü onun içindir."
Cemil Meriç, gözlerindeki miyop rahatsızlığının artması sonucu 1955 yılında görme yetisini kaybetmesinin ardından, önce Cerrahpaşa sonra Paris'te Kenzven Hastanesi'nde yapılan ameliyatların başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen, olağanüstü çalışma ve üretme temposunu düşürmedi.
Meriç, görme yetisini kaybettiği andan itibaren eşi, çocukları ve öğrencileri yanında oldu. Buna rağmen hiçbir zaman körlüğü kabullenemedi. Jurnal kitabında yaşadığı durumdan şöyle bahsetti:
"Ben alışamadım körlüğe. Bu kelime telaffuz edildikçe büyük bir kabahat işlemişim gibi yüzüm kızarıyor. Gözlerimi göstermek istemiyorum. Körler bütün devirlerin ve ülkelerin paryası. Kör müsün? Kör olasıca! Hay kör şeytan. Roman'ın bütün canavarlara bütün sürüngenlere açılan kapıları körlere kapalı. Neden? O halde ıstıraplarından bir roman bir şiir de yaratamayacak kör. Kimin hikayesini anlatsın"
Cemil Meriç'in Sosyoloji Notları ve Konferanslar kitabından alıntılar