Hacı Bektaş Veli'nin öğretilerini günümüze dek yaşatan dergâh
Nevşehir ilinin Hacıbektaş ilçesinde yer alan ve Bektaşîliğin "Pir Evi" olan külliye, Türkiye'nin önemli inanç turizmi merkezlerinden biri olarak 7 asırdır Hacı Bektaş Veli'nin öğretilerini yaşatıyor.
Giriş Tarihi: 13.09.2018
16:17
Güncelleme Tarihi: 13.09.2018
16:23
Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde bulunan ve 2012 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Hacı Bektaş Veli Külliyesi, Türkiye'nin önemli inanç turizmi merkezlerinden biri… 13. yüzyılda Horasan'dan gelerek Türklerin Anadolu'ya yayılımı konusunda büyük etkisi olduğu bilinen Hacı Bektaş Veli'nin bölgede yaşayan Hristiyanlara hoşgörü ile yaklaşarak ortaya koyduğu öğretileri, günümüze değin izlerini sürdürüyor.
Nevşehir ilinin Hacıbektaş ilçesinde yer alan ve Bektaşîliğin "Pir Evi" olan külliyenin tarihî gelişimi ve mimarî bünyesi oldukça karmaşık bir yapı arz eder. 13'üncü yüzyılın ortalarından 20'nci yüzyılın ilk çeyreğine kadar uzanan geniş bir zaman dilimi içinde oluşumunu tamamladığı gözlenen bu yapı topluluğu, hemen bütün unsurları ile günümüze intikal edebilen nadir külliyelerden birisi olarak Türk mimarisinin tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Selçuklu döneminde, farklı dine mensup kişilerin barış ve birliktelik içinde yaşamalarını sağlayan Hacı Bektaş Veli'nin birçok âlim yetiştirdiği külliye , 1964 yılından beri müze olarak faaliyet gösteriyor. Hacı Bektaş Veli'nin öğretilerinin zamanla Balkanlar ve Ortadoğu'da yaygınlaşması sonucu her yıl yüz binlerce turist çeken külliye, geçen yıl 523 bin 273 ziyaretçi ile Türkiye'nin en çok gezilen dördüncü müzesi oldu.
Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri adıyla her yıl düzenlenen ulusal ve uluslararası anma törenlerine ev sahipliği yapan külliyeyi ziyaret edenler, aslanlı çeşme, üçler çeşmesi, aş evi, çilehane, pir evinin yanı sıra Hacı Bektaşi Veli'nin türbesini ziyaret edip, müzede sergilenen Bektaşi dergâhına ait günlük kullanım eşyaları, el yazmaları ve hat örneklerini görebiliyor.
Ziyaretçiler, külliyenin giriş kısmında 1850 yılında yapılan aslanlı çeşmeden su içerek başladıkları ziyaretlerinde, geniş bir avluya açılan, tevazu gereği alçak inşa edilen kapılardan eğilerek geçip farklı bölümleri geziyor.