Hafta sonu tavsiye listesi: Ne okuyalım, ne izleyelim nereye gidelim?
Hayatın yoğun koşuşturmasına ara vermeye ne dersiniz? Hafta sonunda kaliteli zaman geçirmek isteyenler için "Fikriyat ile ne okuyalım, ne izleyelim, nereye gidelim?" başlığı altında birbirinden değerli tavsiyeleri sizlerle buluşturuyoruz. Hep ertelediğiniz Osmanlıca öğrenimine bugün başlayabilir, çok severek okuduğunuz şiirin yazılış hikayesine ulaşabilirsiniz. Süleymaniye Camisi'ni ziyaret ederek Mimar Sinan'ın dehasının izlerini görebilir, bir kitap okuyarak haftanın stresini arkanızda bırakabilirsiniz. Gelin tavsiye listesine daha yakından bakalım.
"Ruhumuz dar bir şeridin içinden sızılarla geçiyor."
Cahit Zarifoğlu-Yaşamak
🌺
Türkçedeki hatıra türünün en yetkin örneklerinden biri olan Yaşamak, toplumsal olarak bir ışığa dönüştürmek istediğimiz acıya, bireysel bir dünyada aydınlık sağlamaktadır. Zarifoğlu, çevremizde gelişen olayların gözümüzü yorduğu ve bizim, hayatın bütünsel akışıyla olan bağlarımızı güçlükle koruduğumuz dönemde, o bağlara canlılık veren birkaç şairimizden biridir.
Yaşamak, şiirindeki derinliğin yol açtığı açılım getiren ve şaire ait iç dünyanın zenginliğini gözler önüne seren bir eserdir. Şair, yaşamayı varlık ve oluşun özüne dokunan bir derinlik içinde algıladığı ve arka planındaki hikmetle anlaşarak yaşadığı için, aynı hikmetin onun anlatımında parıldaması pek tabiidir.
SEZAİ KARAKOÇ'UN LİLİ ŞİİRİNİN ÖYKÜSÜ
Sezai Karakoç'un ruhumuzu dinginleştiren "Lili"si sevmenin en duru biçimde anlatıldığı şiirlerdendi. Şiir okunduğunda akla gelen ilk soru masumiyetinden pay almak istediğimiz Lili'nin aslında kim olduğuydu. Karakoç, var olmanın dinamitlendiği alanlardan biri olan aşkı Lili şiiri üzerinden anlattı.
İşte usta şairin unutulmaz şiirinin yazılış hikâyesi👇
MİMAR SİNAN'IN DEHASININ ÜRÜNÜ: SÜLEYMANİYE CAMİİ
📍 Mimar Sinan'ın dehasının vücut bulduğu Süleymaniye Cami, dört yüz yılı aşkın ihtişamını koruyor. Süleymaniye Camisi ve külliyesi, İstanbul'un Suriçi'nde yer alan üçüncü tepesine, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a inşa ettirildi. İmparatorluğun en simgesel yapısı ve konumu ile de İstanbul'un siluetinin en güzel parçası olan külliyenin yapımına 1550 yılında başlandı. Yapı, imparatorluk topraklarının çeşitli yerlerinden getirilen malzemelerle 7 yılda tamamlandı.
Tarihçi Peçevi'ye göre caminin de içinde yer aldığı külliyenin inşasına 896 bin 360 altın para ve 82 bin 900 akçe, yani yaklaşık 3200 kilo altın harcandı. 7 yıl süren inşasında bin 713'ü Müslüman, toplam 3 bin 523 işçi çalıştı.
📜 Rivayete göre, Kanuni Sultan Süleyman bir gece rüyasında Resul-i Ekrem Efendimizi gördü. İkisi, Haliç'i ve Boğaz'ı gören bir tepedeydi. Peygamber Efendimiz, Sultan'a oraya bir cami yaptırmasından bahsediyordu ve mihrabı ile minberinin yerini tarif ediyordu.
Ertesi gün, Kanuni hemen Mimar Sinan'ı çağırdı. Onu rüyasındaki tepeye götürdü ve tam rüyasını anlatırken Sinan "Sultanım, mihrabı burada, minberi burada olsun…" deyince Kanuni şaşırdı. Sinan sakince, "Dün geceki kutlu ziyaretinizde ben de iki adım arkanızdaydım" diyecekti.
📌 Mimar Sinan, Süleymaniye Camii'nde verilen vaazın duyulması için, akustik sistemi üzerinde detaylı bir şekilde çalıştı. Sesin bir noktadan çıkarak caminin tüm köşelerine eşit şekilde dağılması için yoğun çaba gösterdi. Usta mimar, bu gayeyle Anadolu'da kullanılan turşu küplerinden 65 tanesini, ağızları aşağıya bakar vaziyette içi boş olarak ana kubbenin etrafındaki duvarlara yerleştirdi. Küplerin aralarını da yumurtanın akıyla sıvadı.
Bir rivayete göre ise, Mimar Sinan akustiği test etmek için camide nargile içti. Sinan'ın camide nargile içtiği, Kanuni Sultan Süleyman'a şikâyet edilince, Sultan bunun sebebini sordu. Mimar Sinan, "Sultanım, bakınız bunun içerisinde tömbeki yoktur, sadece su vardır. Bu, çektiğim zaman fokurdayan suyun sesinin kubbeye nasıl ulaştığı ve caminin her noktasına eşit vaziyette nasıl dağıldığını temin için yaptığım bir çalışmadır" diyerek Kanuni'yi yanıtladı.