Kapadokya'nın doğa harikası olan Kanyon vadisi, bitki örtüsü, kilise ve şapelleriyle doğa, tarih, sanat ve kültür olgusunun bir arada buluştuğu Ihlara Vadisi, Dünyanın ikinci büyük kanyonudur. Ihlara Vadisi, tektonik yükselmeler ve Hasandağı volkanının püskürmesinin ardından çöküntüye uğrayan alan üzerinde ilerleyen Melendiz Çayı'nın binlerce yılık aşındırması sonucunda oluştu. Melendiz Çayı, Ihlara Vadisi boyunca araziyi derin ve sarp bir biçimde yarmak suretiyle, vadi boyunca görkemli ve çarpıcı güzellikler meydana getiriyor. Duvar gibi dik, derin ve dar vadinin tabanındaki suyun kenarında, bağlar ve bahçelerden oluşan yoğun bir yeşillik şeridi yer alır. Doğa, kendini vadi içine gizler. Ihlara Vadisi'ndeki kayalara oyulmuş freskli kiliseler korunarak, yeryüzünde eşine rastlanmayan bir tarih hazinesi olarak günümüze ulaştı. Hıristiyanlığın ilk yıllarından itibaren kayaların rahatlıkla kazılmasıyla meydana getirilen bu freskli kiliseler ve iskan yerleri 14 kilometre boyunca Ihlara'dan Selime'ye kadar devam eden Ihlara Vadisi içerisinde yer alır. Tarihi ve doğal güzellikleri bir arada bulundurmasından dolayı adeta açık hava müzesini andıran Ihlara Vadisi, yürüyüş yolları ve eşsiz manzarasıyla ziyaretçilerini cezbediyor. Dünyada eşi ve benzeri olmayan Ihlara Vadisi, yer yer 100-120 metreye varan derinliğe sahip. Ihlara Vadisinde zengin şifalı su kaynakları vardır.Yaprakhisar köyüne 3 km uzaklıktaki Ziga Kaplıcası'nın, banyo kürleri, romatizma ve kadın hastalıklarına, içme kürleri ise mide, barsak, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına faydalı olduğu söylenir. Ihlara'ya bireysel veya tur şirketleri aracılığıyla gelen doğa ve tarih meraklıları, vadinin tabanına 382 basamaktan oluşan merdivenle inerek, 14, 7 ve 3,5 kilometrelik üç güzergahta trekking yapma imkanı buluyor. Ihlara Vadisi, Kapadokya'nın incisi olarak adlandırılıyor.