Selçukluların tarihten miras kalan rengi: Turkuaz
Uzak Doğu'nun sert coğrafyasından Tuna'nın derin vadilerine kadar hükmünü yaymış olan Türk Devletleri, bizlere yadigar bıraktıkları neredeyse her kadim eserde 'Turkuaz' rengini kullanmışlardır. Bu nadide renk, özellikle Selçuklu dönemi eserlerinde Anadolu'nun dört tarafını donatan yapılarda sık sık kullanılan, vazgeçilmez bir unsurdur. Peki turkuaz rengi, Selçuklu döneminde Anadolu'yu nasıl tezyin etmişti?
💠Anadolu'nun kapılarını 1071 yılında kazanılan Malazgirt Zaferi ile Türklere açan Sultan Alparslan, bu topraklara yerleşirken beraberinde onlarca ulema, sanat ve zanaat erbabı kimseleri de getirir. Bu sayede yüzyıllardır Uzak Doğu'nun zengin topraklarında saklı kalmış sanat cevherleri Anadolu'nun verimli diyarlarında filizlenip çiçek açma fırsatı bulmuştur.
💠 Selçuklular'ın Anadolu'ya ayak basmasından kısa bir süre sonra Haçlı akınlarının İslam topraklarını sarmaya başlamasıyla ne yazık ki mimari ve sanat faaliyetlerinde bir duraksama dönemi yaşanır.
💠 Ancak onun hemen arkasından 1150 – 1277 yılları arasında başta İznik daha sonra Konya merkeziyetinde başlayan sanatsal şahlanış, Beyşehir, Akşehir, Kayseri, Sivas, Erzurum, Afyon, Tokat, Amasya, Malatya ve Alanya gibi Anadolu şehirlerinde bütün ihtişamıyla eşsiz örnekler ortaya koyar.
💠 Türklerde gök betimlemesinin ve öğesinin önemli bir yer edinmesi turkuaz rengine olan hürmeti de artırır. Türklerde "Yaratılış Destanı" ve "Oğuz Kağan Destanı" gibi pek çok destanda kutsal sayılan göğe ve turkuaza atıf vardır.
💠 Sadece Türk kültüründe değil birçok kadim kültürde de turkuaz renginin koruyucu olduğuna inanılır. Nazar taşı gibi bazı kültürel öğeler de bu yüzden turkuaz renklidir.
"Gökyüzüne bakmak; vesveseleri, hüzün ve kederi azaltır. Korkuyu giderir. Allah'ı hatırlatır. Kötü düşünceleri ve karamsarlığı giderir. Sevenleri yakınlaştırıp teselli eder."
İmam Şafii
💠 Kutsal özelliklerinin yanı sıra turkuaz, içinde barındırdığı yeşil ve mavi tonlarından dolayı dinginliğin, sakinliğin, derinliğin aktarıcısıdır. Göğün rengi de olan bu renk, insanda huzuru uyandırmaktadır.
💠 Bilimsel olarak yapılan deneyler turkuaz rengine dokunan insanların vücut ısısında ve vücut yağında olumlu değişmeler oluştuğunu ortaya koyar. Teknolojinin olmadığı o yıllarda Selçuklu ilim ve aklının bu rengi sanata aktarmasının arkasındaki derin hikmeti okuyabilmek mümkündür.
💠 Selçuklular özellikle Anadolu Selçukluları neredeyse inşa ettikleri tüm mimari yapıların dış yüzeyinde turkuaz renk barındıran öğeleri kullanmayı tercih ettiler. Turkuaz, minarelerde, cami, mescit, medrese duvarlarında, kemerlerde, pencerelerde, eyvanlarda, mihraplarda, kubbe ve kubbe geçişlerinde, saraylarda ve daha pek çok yapıda farklı tekniklerle uygulanır.
💠 Uygulanış biçimi ise sırlı tuğlaların üzerinde, zaman zaman bitkisel motiflerle zaman zaman ise geometrik şekillerle ortaya çıkar. Ayrıca yazı ile oluşturulan geometrik biçimlerde de turkuaza rastlamak mümkündür.
💠 Turkuaz renginin, Sivas Gök Medrese Minaresi'nde yaldızlı çinilerle sırlı ve sırsız tuğla bezeme tekniği ile uygulanmış örneği bu sanatın ve ifadenin ne derece narin ve zarif bir estetik olduğunu gözler önüne serer. Neredeyse minare boyunca devam eden dikey hat, öylesine şahane bir görsel desen oluşturur ki bakanlar tekrar bakma ve inceleme ihtiyacı duyar.
💠 Selçuklular turkuazı taşa uygulamakla taşın hantal ve tek düze görüntüsünü kırmayı amaçlar. Yatay hatlarla uyguladıkları turkuaz, hem bir bütünlük hem de gökyüzü ile bağlantı kurmayı sağlar.