İstanbul, Bizans'ın yüzyıllar boyunca sürdüğü Hıristiyanlık boyasını 1453'ten sonra üstünden atmaya başlamıştır. İslam boyasıyla boyanmaya başlayan şehir 'eski' İstanbul'a has mimari yapıları da yenileştirmiştir. Osmanlı hâkimiyetine yeni geçmiş İstanbul'da büyük kiliselerin başlıcaları camiye dönüştürülmüştür. Fetih'ten sonra kiliselerin camiye çevrilmesi büyük oranda II. Beyazid devrinde gerçekleştirilmiştir. Metruk haldeki kiliseler II. Beyazıt'ın devlet adamları tarafından bir yarış halinde camiye dönüştürülmeye başlanmıştır. Bu süreç içerisinde 40 küsur kilise camiye dönüştürülmüştür. En meşhuru, belki de çoğumuz tarafından tek bilineni Ayasofya olan, camiye çevrilmiş kiliselerden birkaçını sizler için derledik. İşte, binaları yeni hüviyetlerinden daha eski 13 cami. 1-AYASOFYA CAMİİ Daha önce yapılan 2 Ayasofya'nın çeşitli sebeplerle tahrip olup yıkılmasından sonra imparator I. Jüstinyen tarafından 6. yüzyılda inşa ettirilen bu 3. yapı günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Fatih'in İstanbul'u fethinden hemen sonra camiye çevrilen bu yapı 1 Şubat 1935'te müze olmuştur. 15 yüzyıl boyunca ayakta duran bu yapı sanat tarihi ve mimarlık dünyasının başyapıtları arasında yer alır ve büyük kubbesiyle Bizans mimarisinin bir simgesi olmuştur. Ayasofya diğer katedrallere kıyasla şu özellikleriyle ayırt edilir: -Dünya'nın en eski katedralidir. -Yapıldığı dönemden itibaren yaklaşık bin yıl boyunca (1520'de İspanya'daki Sevilla Katedrali'nin inşaatı tamamlanana dek) dünyanın en büyük katedrali unvanına sahip olmuştur. -Günümüzde yüz ölçümü bakımından dördüncü sırada gelmektedir. -Dünya'nın en hızlı (5 yılda) inşa edilmiş katedralidir. -Dünya'nın en uzun süreyle (15 yüzyıl) ibadet yeri olmuş yapılarından biridir. Kubbesi 'eski katedral' kubbeleri arasında çapı bakımından dördüncü büyük kubbe sayılmaktadır. 2- SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ İstanbul Suriçi Kocamustafapaşa semtinde bulunan eserin aslı, Hosios Andreas Manastır kilisesidir. 1284 yılında VIII. Mikheal in yeğeni Teoddora tarafından kızlar manastırı kurularak Hosios Andreos kilisesi yaptırılmıştır. İstanbul'un fethinden sonra harap halde bulunan kilise II. Beyezıt'in Veziriazamı Koca Mustafa Paşa tarafından 1489 tarihinde camiye çevrilmiş, yanına medrese, hankah, imaret, hamam ve çeşme yaptırılıp bir külliye haline getirilerek manastır havasından kurtarılmıştır. Tamamen Türk mimarisi üslubunda bir merkezi kubbe yapılarak, kuzey ve güneyden iki yarım kubbe ile desteklenmiş, dış duvarlar Türk üslûbunda bir kılıf içine alınmıştır. Böylece birçok sütunlu son cemaat yeri eklenen eski kilise tamamen Türk hüviyetine büründürülmüştür. Mabet, camiye tahvil edildiğinde batıdaki girişi kapatılarak, bugün son cemaat yerine açılan kapılardan önce sağ, sonra da soldaki kapı açılarak giriş sağlanmıştır. Daha önce iptal edilen batı kapısı yerine, kaidesi sekiz cepheli olan minaresi yerleştirilmiştir. Sekizinci kenarı mabede yapıştırılıp buradan da minareye giriş kapsı açılmıştır. Minare kürsüsü istalaktit başlıklı ve sivri kemerli panolarla süslenmiştir. Pabuç boyu biraz uzun fakat basık ve az rölyefli baklavalı, şerefesi ise yapraklı, sarkıtmalı, korkuluk ise taştan şebekelidir. Bu minarenin tarihi bir kıymeti de, Osmanlıda minarelerde kandil yakma âdeti ilk bu camiinin minaresinde başlamasıdır. Mabedin sağdaki kapısı üzerinde bulunan 1489 tarihli Arapça kitabe Şeyhülislam Efdal Zade Seyiid Hamidüttin'in eseridir. 3- FETHİYE CAMİİ İstanbul'un Fatih ilçesi Çarşamba semtinde bulunan bir camidir Fethiye Camii. Bizans dönemindeki adı Pammakaristos Manastırı idi. Aslında kilise olarak, 13. yüzyıl sonlarında Bizans'ın ileri gelenlerinden Mihail Glabas Tarkaniotes tarafından inşa ettirilmiştir. İstanbul'un fethinden sonra 1454 yılında patrikhane olarak kullanılmıştır. 1601 yılında İran savaşlarında Gürcistan ve Azerbaycan'ın fethedilmesiyle, fethin hatırası olarak camiye dönüştürülmüştür. Fethiye Camii, camiye dönüştürülürken kilisenin apsis kısmı yıkılarak yerine kıble yönüne uygun bir mihrap yapılmış, bir minare ve medrese inşa ettirilmiştir. Cumhuriyet döneminde müzeye dönüştürülmüş, 1955 yılında Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından içindeki mozaik ve freskolar açığa çıkarılmış, sonradan yapılan kemer sökülüp yerine eski haline uygun sütunlar yapılmıştır. 1960'lı yıllarda yeniden camii olarak ibadete açılmıştır. Camii'nin duvarları taş ve tuğla karışımıdır. Dış duvarlarında ve içerideki mozaiklerde Grekçe yazılar göze çarpmaktadır. 4-FENARİ İSA CAMİİ 908 yılında Bizanslı amiral Konstantinos Lips, dönemin imparatoru VI. Leon huzurunda inşaatı başlattı. Yapı Bakire Theotokos'a adandı. 1497-1498 yıllarında II. Bayezid döneminde yapının güney kilise olarak adlandırılan bölümü Molla Şemseddin Fenari'nin yeğeni Rumeli kadıaskeri Fenarizade Alaaddin Ali bin Yusuf Efendi tarafından mescide çevrildi. Bir yangında tahrip olan yapı 1636 yılında sadrazam Bayram Paşa tarafında onarıldı ve aynı dönem camiye dönüştürüldü. Kuzey Kilise, o dönem mimarisinde pek rastlanmayan bir biçimde inşa edilmiştir. Beş noktasal yapı tarzı olarak adlandırılabilecek bu yapı, ana binanın dört köşesinde ve tam ortasında birer kolona sahipti. Bu, Konstantinopolis şehrinde, bu tarzda yapılan ilk dinî yapılardan biriydi. Büyük olasılıkla kalıntıları günümüze ulaşmayan 880 yapımlı Nea Eklezya'nın (Yeni Kilise) bir prototipiydi. Kilisenin boyutları nispeten küçüktür. İç kullanım alanı 13 metre uzunluğunda ve 9.5 metre genişliğindedir. O dönemde manastırda yaşayacak olan nüfusa yetecek boyutlarda tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Kuzey kilisenin duvarları tuğla ve küçük sert taş blokların birlikte kullanılmasıyla inşa edilmiştir. 10'uncu yüzyıl Bizans mimarisinin tipik özelliklerinden biriydi. Tuğlalar kalın bir harç tabakası kullanılarak birleştirilmişti. Yapının 3 yüksek yarı-kubbesi apsis vardır. Ortadaki apsis, pastoforya, köşeli yapıdadır. Merkez apsisin yanlarındaki apsisler ise geleneksel Bizans kiliselerinde olduğu gibi diakonikon ve prothesis olarak kullanılmaktadır. Apsisler üçlü ve tekli kargı pencerelerle bölünmüştür. Ayinlerin yapıldığı yer olan naosta iki sıra pencere yer alır. Alt sıradakiler üçlü kargı pencere olup, üst sıradakiler yarım dairesel biçimdedir. Kilisede iki uzun pareklezyon vardır ve bunların uçları birer apsisle sonlanmaktadır. Yapının dört yanında, kubbeye dayanak görevi yapan dört çatı duvarı vardır ve sekiz pencereli kubbe bunların üstüne kondurulmuştur. Özgün süslemelerden günümüze, dört merkez taşıyıcı kolondan üçünün dibindekiler kalmıştır. Ayrıca pencere kenarlarında ve kubbe kasnağında da Bizans döneminden kalma özgün dekoratif süslemeler göze çarpmaktadır. Özgün planda duvarlarında genelde mermer paneller ve renkli çiniler bulunsa da günümüzde yalnızca izleri görülebilmektedir. Genel olarak değerlendirildiğinde, kuzey kilise, Laleli'de bulunan ve kiliseden camiye çevrilmiş başka bir yapı olan Mireleon Kilisesi (Bodrum Camii) ile büyük mimari benzerlikler göstermektedir. 6-ATİK MUSTAFA PAŞA CAMİİ Kristos Pantepoptes Kilisesi veya Cabir Camii, İstanbul'un Ayvansaray semtinde kiliseden camiye çevrilmiş bir dinî yapıdır. Orta Bizans döneminden kalma yapının eski ismi 'Kristos Pantepoptes'tir. Konstantinopolis'te yapılar plan tipi olarak ya Serbest Haç Plan tipi, ya da Kapalı Yunan Haçı(kare içerisinde haç) Plan tipiyle inşa edilmekteydi. Kristos Pantepoptes'in plan tipi ise Kare İçinde Haç Plan ya da Kapalı Yunan Haçı olarak isimlendirilen plan tipidir. İstanbul'un fethi sırasında ne durumda olduğu bilinmeyen kilise II. Beyazıt döneminde camiye çevrilmiştir. Caminin içinde Doğu Roma dönemine ait hiçbir bezeme yoktur. 1957'de Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından binanın güney cephesinde, badana tabakasının altında bulunan fresklerin, Ayios Kosmas, Hagios Damianos ve baş melek Mikhael'e ait oldukları tespit edilmiştir. 5- ZEYREK CAMİİ Pantokrator Manastırı Kilisesi İstanbul'un Zeyrek semtinde Doğu Roma döneminden kalma dinî yapıdır. Kilise üç ayrı şapelin bir araya gelmesinden oluşur. Ayasofya'dan sonra İstanbul'da ayakta kalan en büyük eski kilisedir. Güneydeki ilk kilise II. İoannis'in karısı İrini tarafından 12. yüzyılın ilk çeyreğinde yaptırıldı. Karısının ölümünün ardından imparator kilisenin kuzeyinde, az ilerisine ikinci bir kilise yaptırdı ve en sonunda bunları birleştirmek için üçüncü bir kilise daha yaptırdı. İstanbul'un fethinden sonra ilk medrese burada açıldı. Müderrisi Zeyrek Mehmed Efendi'ydi. Fatih Külliyesiyle birlikte yeni medreselerin yapımı tamamlanınca buradaki medrese kapandı ve bina cami oldu. Şu anda yalnızca güney kısmı cami olarak kullanılmaktadır. 7-VEFA KİLİSE CAMİİ Aziz Teodoros İstanbul'un Vefa semtindeki bir dini yapıdır. Kilise olasılıkla Aziz Theodoros'a adanmıştı. Kompleks, Bizans mimarisinin Komnenos ve Palaiologos dönemlerine ait bir örneğidir. Vefa Kilise Camii Doğu Ortodoks kilisesi formunda olup, Yunan haçı planına göre yapılmıştır. İstanbul'un fethi'nden sonra cami olarak kullanılmıştır. Yapı İstanbul'un Fatih ilçesinde Vefa semtindedir. Diğer büyük Bizans yapısı olan Vefa'daki Kalenderhane Camii'ne bir kilometreden daha az uzaklıktadır. Süleymaniye Camii'nin ise birkaç yüz metre güneyindedir. İstanbul'un üçüncü tepesi sırtlarında yer alan binanın ilk hali hakkında kesin bir bilgi yoktur. Kilisenin, duvarcılık işine göre 11. yüzyıl sonu, 12. yüzyıl başlarında I. Aleksios Komnenos döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır. Aziz Theodoros'a adanmış olup olmadığı da kesin değildir. Yapı Dördüncü Haçlı Seferi'nden sonra Konstantinopolis'in Latin kontrolünde olduğu dönemde Roma Katolik kilisesi olarak kullanıldı. Osmanlı Devleti'nin İstanbul'u fethinden kısa bir süre sonra kilise, Fatih Sultan Mehmed'in hocası âlim Molla Gürani tarafından cami haline getirildi. Molla Gürani kısa süre sonra İstanbul'un ilk müftüsü olacaktı. Cami daha sonra onun adıyla isimlendirildi. 1883 yılındaki bir yangında ağaç kısımları yandı ve cami tahrip oldu. Binanın kuzey ve güney cephelerindeki yan dehlizler 1833 yangınında yok olmuştur. Yapı 1937 yılında kısmi bir yenileme gördü. Mozaikleri yeniden keşfedildi ve temizlendi. 8- GÜL CAMİİ Azize Theodosia Kilisesi, Cibali Fatih'den sonra Ayakapı yoğun göç alan bölgelerden biri olmuştur. Buraya göç edenlerin çoğunluğunu Anadolu ve Rumeli kökenli Rumlar oluşturuyordu. Buraya gelen Rumlar genellikle yerleşim alanı olarak sur ve deniz arasındaki bölümü tercih ediyorlardı.Türkler İse sur içi yerleşimi daha uygun görüyorlardı. Daha sonra buradaki Rum nüfusun dini ihtiyaçlarını karşılamak için Bizans'tan beri var olan kiliseler yenilendiği gibi yeni kiliselerde inşa edilmiştir.Aya Nikola Rum Kilisesi hemen bitişiğinde bulunan Haralambos Ayazması bunlardan biridir. Sur içinde ikamet eden Müslümanların sosyal ve kültürel hayatında önem arz eden ve manevi alemlerini tatmine ulaştıran Sirkeci Tekkesi bulunmaktaydı. Tekke Halvetİ-ye'nin Sümbüliye kolundan Yorgani Emir Şeyh Mehmed Giysudar Geylanİ tarafından kurulmuştur. 19. yy'da yıkılan tekke geniş bir hazireye sahiptir ve bu hazire içinde tekkenin kurucusunun oğlu olan Şeyh İsmail Efendi'nin türbesi sağlam bir şekilde günümüzdeki varlığını sürdürmektedir. Bizans'ın hazineleriyle dolu olan İstanbul, bu hazinelerinde birini eski bir kiliseyi Ayakapı semtinde barındırmaktadır. Aya Teodosia ismindeki bu kilise sur kapısıyla aynı adı taşımaktaydı. Dolayısıyla bu da bize iki yapının da aynı azizeye adandığını göstermektedir. Fetihten sonra camiye çevrilen yapı Gül Camii İsmini almıştır. 9- KARİYE CAMİİ Tarihi 6. yüzyıla kadar uzanan Kariye(Chora) Kilisesi'nin günümüze ulaşmış hali Osmanlı Dönemi'nde ve 20. yüzyılın ikinci yarısında geçirdiği onarımlar sonucudur. İlk önce manastır olarak 534 yılında Justinianus döneminde Aziz Teodius tarafından yapılmıştır. 11. yüzyılda I. Aleksios'un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. 1511 yılında ise Sultan II. Bayezid sadrazamlarından olan Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Kariye Kilisesi, tipik bir Bizans yapısıdır. Dışarıdan tuğla duvarlarıyla oldukça sade görünmekle birlikte içi en süslü kiliselerden biridir. Güney cephede uzanan dar uzun tek nefli bir şapel olan 'parekklesion' bir bodrum üzerine yapılmıştır. Üstü kısmen kubbe, diğer kısımları tonozla örtülüdür. Tek apsisi vardır. Bütün batı cephesi boyunca uzanan dış narteks bugünkü cepheyi oluşturur. Yapının orta mekânını örten kubbe yüksek kasnaklıdır. Osmanlı döneminde onarım görmüştür ve ahşaptır. Dış cephelerde yuvarlak kemerler, yarım payeler, nişler ve taş tuğla örgü sıraları ile plastik ve hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Doğu cephesi dışa taşkın apsislerle bitmektedir. Kariye mozaik ve freskleri Bizans resim sanatının son dönemine ait (14. yy.) en güzel örneklerdir. Önceki dönemin yeknesak fonu burada görülmez. Derinlik fikri, figürlerin hareket ve plastik değerlerinin verilişi, figürlerdeki uzama bu üslubun özellikleridir. İtalyan Rönesans'ına paralel ilerleyen Bizans sanatındaki yeni uyanışın önemli örnekleridir. Dış nartekste İsa'nın hayatı, iç nartekste ise Meryem'in hayatı ile ilgili sahneler yer alır. Bu sahneler, Meryem'in ve İsa'nın hayatındaki olaylara göre kronolojik bir sıra takip eder. 10-KALENDERHANE CAMİİ Azize Theotokos Kyriotissa, İstanbul'un Vefa semtinde Doğu Roma döneminden kalma bir yapıdır. Bozdoğan Kemeri'nin en doğu ucunun güneyinde yer alır. Doğu Ortodoks Kilisesi formundadır. 18. yüzyılda Osmanlı'lar tarafından camiye çevrilmiştir. Yüksek olasılıkla kilise ilk durumunda Theotokos Kyriotissa'ya adanmıştı. Yapı, Yunan haçı kemerli Bizans kilisesi örneğinin var olan birkaç örneğinden birini temsil eder. Plan ve üslup özelliklerine göre binanın 9. veya 10. yüzyıla ait olduğu varsayılır. Yapı Osmanlı döneminde ilk olarak Kalender Tarikatı'na mensup dervişler tarafından kullanıldığından adı Kalenderhane olmuştur. Caminin avlusunda kilisenin ilk zamanlarında yapıya dâhil olan ancak şimdi yıkılıp harabe halini alan duvar kalıntıları bulunmaktadır. Caminin kubbesi dört köşeden örülen kemelerle oluşturulan dairenin üstüne oturtulmuştur. Kubbede çok da eskiden kalmadığı anlaşılan mozaik desenleri bulunmaktadır. Özellikle yapı içinde yer alan mermer kaplamalar göz alıcıdır. 18'nci yüzyılda Babüssaade (saray) Ağası Maktul Beşir Ağa tarafından camiye dönüştürüldü. Yangından ve depremden zarar gören cami 1854 yılında restore edildi. Kalenderhane caminin minaresine 1930 yılında yıldırım düşerek yıkılmıştır. Minaresinin yanıp çökmesinden dolayı terk edildi. 1966-1975 yılları arasında Harvard Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi iş birliği ile yapılan bir araştırma ve kazıya konu olmuş, harap durumdayken 1968 yılında restore edilerek tekrar ibadete açılmıştır. 11-BODRUM CAMİİ Bodrum Mesih Paşa Camii veya eski adıyla Myrelaion Kilisesi, İstanbul'da Laleli yakınındaki Doğu Roma döneminden kalma dini yapıdır. 10. yüzyılda Myrelaion Manastırı'nın kilisesi olarak İmparator Romanos Lekapenos tarafından yaptırılmıştır. İstanbul'un fethinden sonra II. Bayezid döneminde Sadrazam Mesih Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Kilisenin hemen yakınında 5. yüzyıldan kalma bir rotunda vardır. Romanos Lekapenos 10. yüzyılda binanın üstünü kapatarak günümüze kalmamış olan bir saray yaptırmıştı. Kilise de bu dönemde inşa edilmişti. 12-HIRAMİ AHMET PAŞA CAMİİ Savaklar Mescidi veya Hirami Ahmet Paşa Mescidi veya Şeyh Cemalettin Uşşaki Tekkesi; İstanbul Edirnekapı surlarının kapılarından Eğrikapı dışında, Savaklar Caddesi ile Cebecibaşı Caddesinin birleştiği noktada inşa edilmiştir. Bugün, Fatih Çelebi Mahallesi adıyla anılan bu semtin, Hadika Yazarı'nın belirttiğine göre, Kırkçeşme Suları'nın taksim yeri olan Savak'tan dolayı Savak Mahallesi ve Cebecibaşı Ağaları'ndan birinin burada ilk defa olarak bir ev yaptırmış olmasından dolayı da Cebeci Mahallesi adıyla anılmaktadır. Savaklar Cami'inin yan yolu, Cebecibaşı Caddesi adını taşımaktadır. Yunanca tam adı: Hagios İoannes en te Trullo Kilisesi, kısaca Aziz İoannis veya Aya Yani olan İstanbul'un Çarşamba semtinde Doğu Roma'dan kalma dinî yapıdır. Yapım tarihi bilinmemektedir. Yapılış tarihinin 11. ya da 12. yüzyıl olduğu tahmin ediliyor. 1455 yılında Patrikhane'nin Pammakaristos Manastırı'na taşınması üzerinde oradaki rahibelere Aya Yani tesis edilmiştir. 1586'da Hirami Ahmet Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Kapalı haç planlı yapılar tipinde, narteks ve apsis çıkıntıları dâhil uzunluğu 15 metreyi geçmeyen bu küçük yapı, günümüze kadar oldukça iyi durumda gelmiştir. Ortada pencereli, yüksek kasnaklı bir kubbesi, doğu tarafında bir büyük iki küçük olmak üzere üç apsisi vardır. 13-ARAP CAMİİ İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakasında Karaköy Perşembe Pazarı Tersane Caddesinde İstanbul'un fethinden sonra 1475 yılında kiliseden camiye dönüştürülmüştür. Caminin yeri bugün Karaköy Perşembe Pazarı'nın yoğun karmaşası içerisinde kaybolmuş gibidir. Karaköy'den Azap Kapısına giden Tersane Caddesi'ne paralel bir yan sokaktadır. İlk yapı İstanbul'un fethi için gelen Emevi Kumandanlarından Mesleme Bin Abdülmelik tarafından 715 tarihinde yapılmıştır. Mesleme ve ordusu İstanbul'da kalmış oldukları yedi sene içinde burada ibadet etmişlerdir. Daha sonra 4.Haçlı Seferi ile İstanbul'da yaşanan Latin işgali ortaya çıkmıştır. 1204 yılında İstanbul'a gelen Latinler İstanbul'da ibadet edecekleri yer bulamadıkları için Galata'da bu kiliseyi inşa ettirmişlerdir. O tarihlerde harap olan eski caminin arazisine inşa edilmiştir. Bu kilise Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen Pavlus'a adanmıştır. Bir de Dominiken mezhebi için bir de manastır inşa edilmiştir. 1232 tarihinde Dominiken papazları tarafından sivri külahlı minare olarak görülen çan kulesi yapılmıştır. Bu isme daha sonra Dominiken mezhebinin kurucusu San Domeniko'nun ismi eklenmiştir. Bu durumda bu kilisenin adı San Paolo ve San Domeniko olmuştur. İstanbul'un fethinden sonra, 1475 yılında kilise camiye dönüştürülmüştür. Fatih sultan Mehmet ise Latinlere Galata'da başka bir yer vermiştir. Bu kilise yeni verilen alana inşa edilmiştir. Bu kilise günümüzde faaliyettedir. Kilise şu anda Galata Eski Banker Sokağı'ndadır. Arap Camii yapısı çok defa yenilenmiştir. Bu eserde günümüze dek birçok onarmalar ve eklemeler görmüştür. Caminin mimari planı dikdörtgendir. İslami yapılarda dörtgen planlar genelde enine olur. Hıristiyan ibadethanelerinde ise bazilika etkisi dolayısı ile yapılan boyunadır. Bu yapıda Hıristiyan yapısı olması sebebiyle boyuna bir dikdörtgendir. Caminin duvarları kâgirdir. Caminin çatısı ahşaptır ve kiremit kaplıdır. Mihrap ve minber mermerdendir. 1807 de bir yangın geçirmiştir. Yapı hemen aslına uygun tamir edilmiştir. 1868 tarihinde Sultan II. Mahmut'un kızı Adile Sultan, kocası Mehmet Ali Paşa ile birlikte avlunun altında bir sarnıçla bu gün mevcut olan sütunlu kubbeli şadırvanı, hünkâr kasrını, sebil ve çeşme yaptırmıştır. Mihrap bu yapılan onarımlar sırasında barok bir şekle girmiştir. 1913-1919 yıllarında Giritli hasan bey idaresinde girişilen tamiratta taş kaldırım, avlu tarafındaki duvar yıkılıp ileriye alınmış, yeni bir son cemaat yeri yapılmış, ilerideki mahfeleri ahşap direk üzerine yeniden inşa ettirmiştir. Kilise döneminden birçok Latin Mezar taşı bulunarak daha sonra bu taşlar müzeye taşınmıştır. Caminin İstanbul'da benzeri bulunmayan minaresi,714 yılında Şam'da yapılmış olan Emevi Camii minaresine çok benzemektedir. Arap Camii isminin buradan geldiğinden dolayı verildiği belirtilmektedir. Minarenin alt kısmındaki duvarda da kiliseden kalma fresko resimlere rastlanmaktır. Caminin vakit namazlarında 500-600, Cuma namazlarında ise 3000-4000 cemaati bulunmaktadır.