Yetenekli dehaların tuvallerinden okunan rahatsızlıkları
Pablo Picasso migrenden, Claude Monet ile Vincent Van Gogh katarakttan, Galile şaşı olduğundan, kimisi de miyopluktan, astigmattan şikâyetçiydi. Eserleri bugün servet değerinde olan bu dehaları, sıradan insanlardan ayıran sadece yetenekleri miydi?
Giriş Tarihi: 19.02.2019
19:53
SANATÇILAR EN İYİ ANATOMİ ÖĞRENCİLERİDİR
Sanatçılar, en iyi anatomi öğrencileri... Leonardo Da Vinci'nin Vitruvius Adamı, Albrecht Durer'in Dua Eden Eller veya Michelangelo'nun çok sayıda anatomi taslakları gibi detay içeren klasikler akla gelen ilk örneklerdendir. Aslında pek çok resim ustasının anatomik detayları çok iyidir ki, bundan yola çıkarak bazı doktorlar "tuval teşhisi" olarak bilinen hobiyle uğraşırlar ve resimlerdeki modellerin sıkıntı veren medikal durumlarını tanımlarlar.
Bir bakıma eğlenceli detektiflik işi gibi görünen bu uğraş, aynı zamanda ciddi bir amaca hizmet ediyor. Harvard ve Yale'in de dâhil olduğu bazı tıp okulları, doktorların detaylar karşında dikkatlerini geliştirmelerine yardımcı olması için ünlü resimlerde teşhis edilen hastalıklar üzerinden öğrencilerine kurs düzenliyor. X-ray, MR görüntüleme ve diğer araçların dünyasında, tuvalden hastalık teşhisi, öğrencileri tam önlerinde duranın ne olduğuna dikkat etmeleri konusunda zorluyor.
RESİM SANATI EV GÖZ HASTALIKLARI
Bunun yanında bizim ülkemizde de bu sanat dedektifliğini yapan hekimlerimiz mevcut. Bunlardan birisi, resim sanatı ve göz hastalıkları ilişkisini inceleyen Prof. Dr. Pınar Aydın. Eserlerine bakarak ressamların göz sağlığıyla ilgili fikir sahibi olabiliyor. Bir röportajında "Bir konferans için İsrail'e davet edilmiştim. Orada yaşlı bir palyaço resmi gördüm. Sağ gözü içe kayıktı. 6 numaralı sinirinde felç olduğu teşhisini koydum. Sonra resmin bulunduğu müzeye mektup yazdım resmi yapılan palyaçonun kanserden öldüğünü söylediler. Teşhisim doğrulanmış oldu. Ardından resimlere daha çok bu gözle bakmaya başladım." diyerek konuya nasıl yöneldiğini belirtti.
ESER KADAR SANATÇI DA TESPİT KONUSU
Ressamlar sadece resimdeki modelin ızdırabını ya da hastalığını yakalayıp resme aksettirmiyor. Ressamın resim yapmasının yöntemi, aynı zamanda sanatçının rahatsızlığını ortaya çıkarabiliyor. Örneğin, Susana Martinez-Conde ve Stephen L. Macknik'in Scientific Amerikan'a verdikleri röportaja göre, oftalmolog Michael Marmor, Degas'ın resimlerindeki bozulan detaylara dayanarak ressamın görme merkezi bozukluğunu tanımladı.
Benzer olarak nörologların Rembrandt van Rijn'e ait 36 otoportresi üzerinde yaptıkları incelemede ressamın gözlerinin anormal bir şekilde aralıklı olmasının muhtemel olduğu sonucuna vardılar. Aslında bu stereovizyon yoksunluğu 3D dünyayı 2D tuvale aktarması konusunda Rembrandt için bir avantaja dönüşmüş olabilir.
GÖRMEK BİR RESSAM İÇİN NE DEMEKTİR?
Görme duyusu, resim yaratırken sanatçının güçlü araçlarından birisidir. Bir sahnenin haritasını çıkarmak, sanatçının hareketlerini tuval üzerinde yönlendirmek, işin rengi ve şekli hakkında gözlerden alınan geri bildirim son derece önemlidir. Ancak, bir ressamın görsel algısını değiştiren hastalıklar ya da bozukluklar yaşanması da olası. Empresyonizm akımının öncülerinde miyopluk olduğunu ve gözlüğün kullanılmadığı zamanlarda bulanık görüş mesafesi, geniş, aceleci tarzlarını açıklayabileceğini iddia ediliyor.
Bu tarz bozukluklara ve bu bozuklukların eserlerdeki etkilerine deliller sunmak; genellikle spekülatiftir. Klinik kayıtların eksikliğinden kaynaklı da tanı koyabilmek zordur. Öte yandan spekülasyonları doğrulamak da son derece zor, çünkü sanatçı kendi dünyasını yansıtmakta son derece özgür davranır.