Mehmet Akif Ersoy'un musiki yönü
Şair, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur'an tercümanı ve siyasetçi. Belki de bu unvanlarının içerisinde en önemlisi İstiklal Marşı'nın yazarı. Kısa hayatına birçok mesleği sığdıran bu başarılı isim Mehmet Akif Ersoy'dan başkası değildi. Mehmet Akif, hayatının her döneminde musikiyle bizzat uğraştı. Bunun yanı sıra yakın dostlar edindiği musiki çevreleriyle de bağını hiç koparmadı. İşte Mehmet Akif'in ruha ve kulağa hitap eden musiki yönü…
Giriş Tarihi: 25.04.2019
14:05
Güncelleme Tarihi: 25.04.2019
15:02
Akif gibi zeki, hassas ve mütecessis bir insan beşeri ifade vasıtalarının en önemlilerinden biri olan musikiye tarafsız kalamazdı. Çok erken yaşlarda kulağının cami ve tekke musikimizin en olgun örnekleriyle dolgun olduğu şüphe götürmez. Ancak ne zaman musikişinas olduğunu, en azından bir sazı çalabilmek için ne zaman ve nasıl teşebbüse geçtiği bilinmiyor.
Mithat Cemal, onun 1897 yılı boyunca Fatih'teki Şekerci Hanı'na gidip geldiğini, orada Neyzen Tevfik'ten ney meşk ettiğini yazar. Meşke Salim Bey'in meşhur Hicaz Peşrevi ile başlayan genç Akif, Mithat Cemal'e "parmakların sar'aya tutulmuş gibi neyin deliklerinde büküldüğü" Hicaz Peşrevi'ni bir türlü istediği gibi çıkaramadığını anlatmıştır.
Hatta bir süre sonra ney üflemekten vazgeçer gibi olur ancak başarısızlığı gururuna yedirmediği için ısrarla üzerine gider. Ayrıca Neyzen Tevfik'in taşındığı Çukurçeşme'deki Ali Bey'in Hanı'na her sabah gitmeyi göze alır.
Akif'in neyde ne kadar ilerlediği tam olarak bilinmiyor ancak hemen bütün kaynaklarda onun zaman zaman nısfiye üflediğinden söz edilir. Mithat Cemal de zaman zaman ümitsizliğe kapılsa da Akif'in sonunda ney'i yendiğini ve sadece Salim Bey'in Hicaz Peşrevi'ni değil, birçok zor parçayı çalabilir hale geldiğini devr-i kebir usulünü vurmayı bile öğrendiğini yazar.
Bununla beraber Akif'in neyzenlikte bir iddiası bulunmadığı bilinir. Yeterince çalışıp belli bir noktaya gelemediği için üzüldüğünü ve bir gün Şerif Muhiddin'e "Aziz Dede olacak değilim ya! Ancak çalışsaydım bugün kendimi bir köşede avuturdum!" dediğini yine Mithat Cemal nakleder. Ancak onun ney'le haşır neşir olurken musikinin inceliklerini öğrendiği, böylece yüksek zevk edindiği söylenebilir.