Arama

Stockholm Sendromu: Rehine krizlerinde psikolojik bir fenomen

"Stockholm Sendromu," adını 1973 yılında Stockholm'da yaşanan bir banka soygunu ve ardından gelişen rehine krizinden almıştır. Bu sendrom, rehinelerin veya tutsakların, kendilerini alıkoyan kişilere karşı garip bir bağ geliştirmesi durumunu ifade eder. Stockholm Sendromu'nun ortaya çıkışını ve tarihini inceledikten sonra, bu fenomenin ne olduğunu, hangi belirtileri gösterdiğini ve neden meydana geldiğini anlamaya çalışacağız.

🔸 Bu terim, tarihte ilk kez 1973 yılında Stockholm'deki Kreditbanken adlı banka soygununda yaşanan bir olayın ardından ortaya çıktı. Jan-Erik Olsson adlı bir kişinin 4 banka görevlisini (3 kadın 1 erkek) rehin aldı ve polislerden bazı şartlarını yerine getirmesini istedi.

🔸 Soyguncu Jan-Erik Olsson'ın taleplerini öğrenmek için iletişime geçen arabulucu, Olsson'un taleplerinin yüklü miktarda para, birkaç mühimmat, cezaevindeki bir arkadaşının bankaya yanına getirilmesi ve bankanın önünde kendilerini hazır bekleyen bir araba bulundurulması şeklinde bir dizi taleplerini iletti. Jan-Erik Olsson'un söylemine göre, eğer talepleri yerine eksiksiz getirilirse, bu arabaya arkadaşıyla birlikte binip gideceğini söyledi.

İTAATKARLIĞIN PSİKOLOJİSİ: MİLGRAM'IN DENEYİ

🔸 Polis, tüm bu şartların sağlanacağını belirterek cezaevinde tutuklu olan arkadaşını hücresinden çıkararak bankaya getirdi. Daha sonra, bankanın önüne onlar için istedikleri araba getirildi. İstedikleri miktarda parayı da kendilerine teslim etti. Ancak bu şartların yerine getirilmesine rağmen bir problem vardı ortada. Jan-Erik Olsson, arkadaşını ve paraları alıp kaçamıyordu; çünkü polis bankanın etrafına kurduğu kuşatmayı kaldırmamıştı.

🔸 Polis departmanının, soyguncunun tüm istekleri yerine getirmesine rağmen kuşatmayı kaldırmamasının amacı bugün hala bilinmezken soyguncu Jan-Erik Olsson'un bu basit tuzağı farketmesi hiç de zor olmamıştı.

🔸 Jan-Erik Olsson, polislerin kuşatmayı sürdürmeye devam ettiğini görmesinden sonra polisin bankanın içine bir şekilde müdahale edeceğini tahmin etti. Olsson'ın bu tahmini doğru çıktı. Bankada, polis tavanı delerek içeri girmeye çalıştı. İki soyguncu, polisin gaz kullanacağını öngörerek bir rehineyi ip ile tavana astılar; ancak rehine, ayakları yere değdiği için bir türlü ölmedi. Soyguncular, durumu açıklamak için şu zekice gerekçeyi sundular: Polis gaz kullanırsa, rehine uyuyakalacak ve artık ayakları yere değmeyeceğinden boğularak ölecekti. Bu zekice planı polise söylediler ve polislerin içeriye bu şekilde bir müdahale yapmasının önüne geçtiler.

🔸 Önceleri bu kuşatmanın birkaç saat süreceği tahmin edilirken kuşatma tam 6 gün boyunca sürdü. Altıncı günün sonunda, polis içeriye girdiğinde soyguncular silahlarını bırakarak teslim oldular. Polisler soyguncuları etkisiz hale getirmek için yaklaştığı sırada, şaşırtıcı bir şekilde rehineler, kendilerini soyguncuların önüne atarak siper ettiler ve polisin soyguncuları vurmasına engel olmaya çalıştılar, ve aynı anda "Sakın onlara ateş etmeyin!" diye bağırdılar.

TRUMAN SHOW SENDROMU NEDİR?

🔸 Soyguncuların tutuklanmasının ardından, sorgulamalar esnasında birbiri ardına garip bilgiler gelmeye başlamıştı. Soyguncuların bankada rehin aldığı rehinelerden biri olan Elizabeth Smart'ın, bankada rehin olarak tutulduğu bir noktada kaçma şansı olduğu halde, kendi tercihiyle kaçmayıp bankada kalmayı tercih ettiği öğrenildi.

🔸 Bu durumun ilginçliği tartışılırken daha ilginç bir gerçek gün yüzüne çıktı. Olayların sona ermesinin ardından bile rehineler, soygunculara sürekli destek verdiler. Mahkemede ifade vermekten kaçındılar; hatta kendi aralarında para toplayarak soyguncuların mahkeme masraflarını karşıladılar ve hapishanedeyken sık sık onları ziyaret ettiler.

🔸 Yıllar sonra, History Channel'da yayınlanan bir belgeselde rehinelerden biri, şunları dile getirdi:

"Soyguncu beni öldürmeyeceğini, sadece bacağımdan vuracağını söyledi.
Ne kadar nazik ve düşünceli bir insan olduğunu düşündüm."

I. DÜNYA SAVAŞI'NIN NEDEN OLDUĞU TRAVMA

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN