En iyi film ödülünü alamayan 10 kült film
1900'lü yılların ilk yarısından itibaren sosyolojik çalışmalara konu olan kült filmler, sınırlı sayıda olsalar da, genellikle tuhaf, benzersiz, gerçeküstü ve garip karakterler ile konuları odak noktasına alır. Bu nedenle kült filmlerin sinematik anlamda 'iyi' ya da 'başarılı' olması gerekmez. İşte sinema tarihinde en iyi film ödülünü alamayan 10 kült yapıt...
Önceki Resimler için Tıklayınız
''Hapiste öğrendiğim tek şey ise bu hayattaki en önemli şeyin para olmadığıdır.. Hayattaki en önemli şey zamandır.''
Sinema tarihinin en büyük anti-kahramanları arasında gösterilen efsane broker Gordon Gekko yeniden beyaz perdeye döndü. Ünlü yönetmen Oliver Stone'un 1987 yılında finans piyasasındaki çetin mücadeleyi anlattığı "Wall Street" adlı filminde yer alan Gordon Gekko, kimi zamanlarda aldığı sert, yer yer kural tanımaz kararlarıyla hafızalarda yer etmişti. Wall Street'in en parlak yıllarını yaşadığı dönemde özellikle içeriden bilgi alarak servetini katlayan Gekko'nun maceraları şimdi aradan 20 yıl geçmesi ardından yeniden gündeme geliyor.
Douglas'ın büyük övgüler kazanmasına neden olan Gekko, gerçek hayatta 1980'li yıllarda özellikle riski yüksek tahvillerde yaptığı işlemlerle milyarlarca dolarlık servet yapan Michael Milken'i model alarak yaratılmış bir karakterdir.
"Sakın birine özgür olmadığını söyleme, seni öldürerek ya da sakat bırakarak bunun tersini ispat etmeye çalışacaktır"
Filmde, motosikletleri ile Amerika'da gezinen iki hippinin, Wyatt (Peter Fonda) ve Billy'nin (Dennis Hopper), öyküsü anlatılmaktadır. Los Angeles'tan doğuya doğru yaptıkları bu özgürlük arayışı, alternatif bir yol filmi olmakla birlikte iki kahramanların bilinmezlerle dolu destansı yolculuklarını anlatıyor. Film, Amerika'da idealist 60'ların çöküşüne tanıklık ediyor.
Filmde özgürlükler ülkesi olarak sunulan Amerika'nın aslında kendi içerisinde farklılıklara ve bireysel özgürlüğe karşı ne kadar hoşgörüsüz bir tutum takındığından bahsedilmektedir. Zamane kuşağın bu mantaliteyi değiştirmeye çalışması ve kendi bakış açısını ortaya çıkarma çabası filmin ana temasını oluşturur. Film dönemin en eleştirel yapımlarından biridir.
''Birgün öyle bir yağmur yağacak ki caddedeki bütün pislikleri temizleyecek.''
Taksi Şoförü, Vietnam'da savaşının izlerini henüz atamayan bir askerin, geceleri taksi şoförlüğü yaparak gördüğü kirli ve adaletsiz dünyaya uyum sağlamayı reddetme hikâyesini anlatıyor. Film, Robert De Niro'nun canlandırdığı Travis Bickle karakteriyle kültleşmiştir. Çürümeye yüz tutmuş bir topluma karşı tutulan bir ayna niteliğindeki film, yönetmen Martin Scorsese'nin kariyerinin en önemli filmlerinden biri olarak kabul görür.
''Yaşlılık insanın iyileştirilmesini istemeyeceği tek hastalıktır.''
Zengin medya patronu Charles Foster Kane kendi özel şatosu Xanadu da ölür. Ölürken Son söz olan "Rosabud"ı fısıldar. Bütün gazetelerde Kane ile ilgili değişik hayat hikâyeleri yayınlanır. Genç bir gazeteci Kane'nin son sözünün ne anlama geldiğini araştırmak için görevlendirilir. Gazeteci Kane'nin yakınlarıyla iletişime geçer. Biz de Kane'nin geçmişine tanık oluruz. Bu bireysel hikâye aynı zamanda mükemmeliyetçiliğin, otoriter yönetimin (hard pazarlamanın) hazin sonuçlarını da göstermektedir.