28 Şubat'ta ne oldu? Postmodern darbe sürecinde neler yaşandı?
Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak düşen, toplumun hafızasında derin izler bırakan 28 Şubat sürecinin üzerinden 28 yıl geçti. Tarihin kırılma noktalarından biri olan ve "postmodern darbe" olarak tanımlanan bu dönemde alınan kararlar, bir dizi antidemokratik uygulamaya zemin oluşturdu. Dini özgürlüklerin yaşanması önündeki engellerin kaldırılması, meslek liselilerin üniversiteye gitmesine engel oluşturan kararların iptali, parti kapatmanın zorlaşması, başörtü yasağının kaldırılması gibi uygulamalarla 28 Şubat'ın yol açtığı izler birer birer siliniyor.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Tartışmaların en yoğun döneminde, Cumhurbaşkanı Demirel'in 26 Şubat'ta Başbakan Erbakan'a "rejim konusunda endişelerini" dile getiren bir mektup gönderdiği otaya çıktı.
💠
🔸 Yaşanan tüm bu gelişmelerin ışığında, 28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı Demirel'in başkanlığında toplandı.
🔸 MGK tarihinin en uzun toplantılarından biri olan, Türkiye'ye siyasal ve sosyal anlamda yeni bir istikamet çizen bu toplantı, 8 saat 45 dakika sürdü. Çankaya Köşkü'nde saat 15.10'da başlayan toplantı, saat 23.55'te sona erdi.
📌
KİMLER KATILDI?
🔸 MGK toplantısına Başbakan Necmettin Erbakan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan, İçişleri Bakanı Meral Akşener ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman ve MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç katıldı.
Toplantı sonrasında yayımlanan 4 maddelik MGK bildirisinde "Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmeyeceği" vurgulandı.
💠
🔸 Özetle "Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların, laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendiklerinin müşahede edildiği" belirtildi. Bildirinin en dikkati çeken ifadeleri ise şunlar oldu:
"Toplantıda bilhassa Anayasa ile Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı çağdışı bir kisve altında zemin oluşturmaya yönelik rejim aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiş; Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde ilerlemesini teminat altına alan Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmemesi gerektiği; Anayasa'nın tanımladığı Cumhuriyet'in demokratik, laik ve sosyal hukuk devlet ilkelerinin sağlıklı bir şekilde düzenlenmesine imkân sağlayacak güvenlik, huzur ve toplumsal barışın önem ve öncelik taşıdığı; Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri; Türkiye'de laikliğin sadece rejimin değil aynı zamanda demokrasinin ve toplumun huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu; devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalarla belirlenmiş kuralların göz ardı edilerek yapılan çağ dışı uygulamaların da hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı; Türkiye'nin 1997 yılı içinde AB'ye tam üye olacak ülkeler listesine girmeyi öncelikli bir hedef alarak sürdürdüğü, böyle bir dönemde resmi ve sivil kurum ve kuruluşların bu sürece katkıda bulunmasının gerekli olduğu, bu sebeple, demokrasimiz hakkında kuşkulara yol açacak, Türkiye'nin yurt dışındaki imajını ve itibarını zedeleyecek her türlü spekülasyona son vermek gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olduğu yolundaki temel ilkelerinin Anayasamızın ve devletimizin teminatı altında olduğu; rejimin, kendisine ve geleceğine yönelik tartışmaların, içinde bulunduğumuz ortamda Türkiye'ye yarardan çok zarar verdiği; açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş, bu konularda alınacak ve alınması gereken tedbirlerin Bakanlar Kuruluna bildirilmesine karar verilmiştir."
🔍 Prof. Dr. Sefa Saygılı'nın kaleminden: 28 Şubat sürecinden hatıralar
MGK bildirisinin yayımlanmasının ardından, 1 Mart 1997'de askerlerin MGK toplantısına getirerek hükûmetten yapılmasını istediği 20 madde ortaya çıktı.
💠
🔸 Bu taleplerin arasında, "Temel eğitimin 8 yıla çıkması, imam hatip okullarının meslek okullarına dönüştürülmesi, irticai faaliyetlere karıştıkları için TSK'daki görevlerine son verilen askerlerin belediyelerde istihdam edilmesinin önüne geçilmesi" de vardı.
🔸 Erbakan, bu 20 maddedeki bazı ifadeleri kabul etmeyerek kararları imzalamadı.
🔸 3 Mart'ta DYP'nin bazı önde gelen isimleri, hükûmetten çekilme çağrısında bulundu. Çiller, Başbakanlık'ta bir araya geldiği Erbakan'ı "MGK kararlarını imzalaması" konusunda iknaya çalıştı.
📌
Bu süreçte bir basın toplantısı düzenleyen Erbakan, yeni hükûmet arayışlarına tepki göstererek "Hükûmet TBMM'de kurulur, MGK'de kurulmaz" ifadelerini kullandı.
🔸 Bazı sivil toplum kuruluşları da açıklamalar yaparak, MGK kararlarına tam destek verdiklerini ifade ettiler.
Çiller, Erbakan'dan Temmuz 1997'de Başbakanlık görevini kendisine devretmesini istedi. Bu isteği reddeden Erbakan, 5 Mart 1997'de MGK kararlarını imzaladı.
💠
🔸 Çiller, Başkanlık Divanı toplantısında MGK kararları ve uygulanması konusunda TBMM'de genel görüşme açılması için Erbakan ile anlaştıklarını, genel görüşme önergesini hafta başında Meclise sunacaklarını açıkladı. Ancak diğer partilerin sert tepki göstermesi üzerine bu plan uygulanamadı.
🔸 Cumhurbaşkanı Demirel, MGK'nin anayasal ve kendine özgü bir kuruluş olduğunu vurgulayarak "MGK kararlarının uygulanmaması halinde devletin yürümeyeceğini, uygulamayanların sorumlu olacağını" kaydetti.
🔸 Bunun üzerine Erbakan, MGK kararları için RP'li bakanlar Fehim Adak ve Şevket Kazan ile DYP'li Nevzat Ercan'dan oluşan bir "uygulama komitesi" kurdu.
📌
Bundan sonraki süreçte, başta 8 yıllık kesintisiz eğitim olmak üzere MGK kararlarının uygulanmasında ortaya çıkan tartışmalar, DYP ve RP arasındaki yol ayrımını hızlandırdı.
Başbakan Yardımcısı Çiller, DYP Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, MGK kararlarına direnilmemesini istedi. Bundan sonra DYP'de "hükûmetten çekilelim" sesleri yükselmeye başladı.
💠
🔸 Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıl dönümünde konuşan Cumhurbaşkanı Demirel, "Kimse laik Cumhuriyet'e alternatif aramaya kalkışmasın" ifadelerini kullandı.
🔸 Demirel, 22 Nisan'daki bir başka konuşmasında ise Türkiye'nin içinde bulunduğu krizden çıkış yolunu "seçim" olarak gösterdi.
📌
MGK, 26 Nisan'da toplandı ve 28 Şubat'ta alınan kararların ne kadar uygulandığını belirleyebilmek için "İzleme Komitesi" kurulması ve bu komitenin her ay MGK'ye rapor sunması kararlaştırıldı.
🔸 Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, 21 Mayıs 1997'de "Anayasa'nın laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği açıklıkla anlaşıldığı" gerekçesiyle RP'nin sürekli kapatılması istemiyle dava açtı.