Abdülhamid dönemi’nde İstanbul’a gelen seyyahın gözünden Osmanlı kadını
Avrupalı gezginler için gezilip görülmesi gereken yerlerin başında olan İstanbul, tarihinin hiçbir döneminde ziyaretçisiz kalmamıştır. Osmanlı'nın payitahtına eşiyle gelen Georgina Adelaide Müller, diğer birçok seyyahın aksine şahit olduklarını objektif bir gözle anlatır. Sizler için, erkek seyyahların görebilmelerinin oldukça zor olduğu yerleri, kadın olmanın ona sağladığı kolaylığı iyi değerlendiren Leydi Müller'in gözünden İstanbul anılarını derledik.
Lady Müller, Türk kadınları ve onların yaşayış tarzları hakkında sağlam gözlemler sunarken, eşi Friedrich Max Müller ise, Osmanlı Devleti'nin kolay yutulacak bir lokma olmadığını, II. Abdülhamid'in geliştirmekte olduğu eğitim sisteminin ileride meyvesini vereceğini, Müslümanlığın gelişmeye engel bir din olmadığı belirtir. O dönemin Batı'sında yaygın olarak görülen "Abdülhamid düşmanlığının" bu çiftte kesinlikle tezahür etmediği açıkça görülür.
Bu mektuplar 1897 yılında, Letters from Constantinople adıyla Londra'da ilk defa okuyucusuyla buluşur. Türkiye'de ise 1978 yılında "İstanbul'dan Mektuplar" adıyla yayımlanır. Kitap uzun bir aradan sonra tekrar "On Dokuzuncu Asır Biterken İstanbul'un Saltanatlı Günleri" adı altında okuyucusuyla buluşmuştur.
Avrupa'nın Osmanlı'yı acımasızca eleştirdiği bir dönemde Müller ve eşi, Abdülhamid için, Osmanlı'nın modernleşmesi için yaptığı çalışmaları dile getirmiş, ne kadar çalışkan, milletini de o denli düşünen, zeki, ince ruhlu bir hükümdar olduğunu özellikle belirtmişlerdir.
İstanbul sevdalısı birçok seyyah gibi Letters from Constantinople, 1897, kitabının yazarı da Sarayburnu'nu geçtikten sonra temaşa ettiği İstanbul manzarası karşısında, duygularını kontrol etmekte hayli zorlanarak, şairane bir üslupla, gördüklerini, kalemi aracılığıyla ölümsüzleştirmeye çalışır.
İstanbul'un bu güzellikleri sadece G. Adelaide Müller'i etkilememiştir, onunla birlikte yolculuğa çıkan eşi Max Müller de payitahtın cazibesi karşısında kayıtsız kalamaz ve 19. asrın sonundaki İstanbul'u kelimelerin yardımıyla okuyucularına resmeder.
Adelaide Müller, ön yargısız bir şekilde Osmanlı'nın dünyasına girerken, bu dünyanın zarif, hoş görünüşlü, kendi küçük dünyalarında çoğu zaman da mutlu bir hayat yaşayan kadınlarına karşı derin bir sevgi taşımaktadır.
"Sultan II, Abdülhamid'in eğitim alanında yaptığı yenilikler ve açılan okullar sayesinde iyi eğitimler alabilen Türk kızları, belirli yaşa gelene kadar rahatlıkla dışarılara çıkabilme, babalarıyla istedikleri eğlence yerlerini gezebilme şanslarına sahiptir. Osmanlı toplumunda en şanslı, iyi eğitim almış güçlü kadınlar ise daha çok üst rütbeli kişilerin ve paşaların eşleridir."