Batı'nın karanlık yüzü: Cadı avı
Batı'nın Orta Çağı "karanlık" olarak tanımlanır. Bunun en büyük nedeni ise cadı avlarıdır. Kadın ile cadıyı özdeşleştirmekle kalmayıp "kötü ve yok edilmesi gereken varlık" olarak gördükleri bu kişileri yakalayıp, yargılarlar. Onlara türlü işkenceler uygulayarak cadı deneyleri dedikleri eziyetleri yaparlar. Avrupa, böyle karanlık bir kuyudayken dönemin Doğusu ise İslam ve ilim üzerine kurdukları medeniyetlerini yükseltmekle meşguldür.
Giriş Tarihi: 27.11.2022
16:37
Güncelleme Tarihi: 22.12.2022
09:14
Sesli dinlemek için tıklayınız.
Avrupa'nın Orta Çağ dönemi
🔸 Batılı tarihçilere göre Orta Çağ, 5. ve 6. yüzyıllarda başlayarak 1600-1700'lü yıllara kadar uzanan dönemdir. Roma'nın etkilerinin nispeten hissedildiği, barbar saldırılarını içeren bir süreci kapsar. Feodal düzenin hakim olduğu, Haçlı Seferleri'nin yapıldığı, şehirlerin yeniden önem kazandığı bir zamanı içerir.
🔸 Bu dönem Avrupa için aynı zamanda "cadı avı çağı" olarak anılan, cadı olarak addedilen kadınların yakılma sürecidir. 1430'lu yıllarda başlayan bu korkunç uygulama 1800'lü yıllara kadar devam eder. Binlerce masum insan, ağır işkenceler sonucu sakat kalır, yargılanarak hüküm giyer, aforoz edilir, malına el koyularak sürülür, yakılarak öldürülür.
Cadı ne demek?
◽ Vav TV'de yayınlanan "Yön Veren Kadınlar" programında konuşan Prof. Dr. Pınar Ülgen, cadı kavramının geçmişiyle ilgili "İdeolojik faktörler devreye girmeden önce pagan ve putperest inançlar vardı. Burada kadınlara birazcık daha değer verildiği gibi bir durum gözümüze çarpıyor. Ama sonraki süreçte bir cadı faktörü ortaya çıkmaya başlıyor. Yani cadı, kadın özleştirmesi ortaya çıkıyor. Ama cadı kelimesi Orta Çağ'da mı ortaya çıktı? Değil. Aslında bu eski dönemlerden beri var olan bir durumdu" ifadelerini kullanır.
Cadı avı ve kilise
🔸 Cadı avının çıkışında kilise önemli bir faktördür. Dönemin kilisesi, bir nevi kendi otoritesini yitirmeye başlar. Bu gücü geri kazanmak için de kadınları cadı olarak nitelendirir.
◽ Ülgen, dönemin yapısını şöyle anlatır:
"Orta Çağ Avrupasında patriarkal* bir sistem vardır. Bu sistem içerisinde kadını istemezler. Bu dönemde Avrupa'da bütün otoriteler, erkek figürü üzerinden gider ve önemli mesleklerde kadınlara yer vermezler. Kadınların duygusallığından ötürü zayıf varlıklar olduklarına inanırlar".
(X) *Patriarkal : Ataerkillik
Cadılara yönelik Haçlı Seferleri
🔸 Cadılık, o dönemde heretik* gruplar içerisinde değerlendirilmeye başlar. Çünkü Katolik öğretisine aykırı olarak görülen bütün gruplar onlara göre sapkındır.
🔸 Kilise, böylece cadılara yönelik çalışmalar yapmaya başlar. Engizisyon* mahkemeleri adı altında işkence mekanizmalarını kurar ve durumu yasallaştırmak için engizitörleri görevlendirir. Cadılara yönelik Haçlı Seferleri de aynı süreçte başlar.
(X) *Heretik: Dalalet , sapınç, sapkınlıktır. Doğru yoldan ayrılan her türlü düşüncedir. (X) *Engizisyon: Hristiyanlıktan uzaklaşan veya dini esaslara aykırı davrananları cezalandırmak amacıyla kurulan Katolik kilise mahkemeleridir. (X) *Engizitör: Sorgulamacı olarak bilinen resmi görevlilerdir. Kiliseyle ilgisi bulunmayan adliye memurlarından oluşur.
(X) Avrupa'nın hastalıklı tarihinin vesikası: Engizisyon mahkemeleri
VIDEO
İlk cadı avı
🔸 İlk cadı davası, Orleans'te yaklaşık 1200'lü yıllarda gerçekleşir. Davada kilise, cadılardan yakılarak kurtulacaklarını düşünürler. 1780'li yıllara kadar olan süreçte kadınlar, cadılıkla suçlanır. Bu acı olaylar, Avrupa'nın aydınlanma diye düşünülen döneminde devam ederek zirveye çıkar.
🔸 Başlarda şifacı kadınların öldürülmesi ile ortaya çıkan cadı avlarında soylu, soysuz fark etmeksizin, gerekçe bulunmadan birçok kadın yakalanır. Türlü işkenceler gören kadınlar, katledilir. İçlerinde, işkenceler sonucu sağ kalan yoktur sadece kaçanlar bu eziyetten kurtulabilir.
🔸 Öldürülenlerin malları, direkt olarak kilisenin hazinesine geçer. Bu noktada avların sebebinin ekonomik olup olmadığı konusuna değinen Ülgen, "Orada gerçekten çok kilit bir nokta var. Çünkü bazı soylu kadınlar da böyle yargılanıyorlar cadı diye. Öldürüldükten sonra onlara ait olan mal mülk ne varsa kilisenin kendi hazinesine devrediliyordu. Bu nokta biraz soru işareti. Acaba kilise, zenginleşmek için de bunu kullanmış olabilir mi diyebiliriz. Çünkü kilise, Orta Çağ'da en zengin kurum. Bu nedenle ekonomik sebepler de olabilir" ifadelerini kullanır.
(X) Avrupa'nın karanlık yüzü: Orta Çağ
"Avların bitişi; bilim ve teknoloji"
🔸 40 ile 60 bin arasında kadının sebepsiz yere katledildiği cadı avı meselesinin bitişi ile ilgili Ülgen, "O dönemde gerçekten zirveye ulaşan bir durum vardı. O azaldı ve sonradan kadınlara yönelik olan düşünceler şekil değiştirmeye başladı. Oradaki anahtar kelime ise teknoloji. Bilim ve teknoloji belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra kadınların özgürlüklerini ele alması kolaylaşmaya başladı" der.
🔸 Avrupa'da bilim ve teknolojinin gelişmesi, din ve siyasetin halk üzerinde etkisinin azalmasına neden olur. Avın bitiş süreci denilen dönemde İngiltere'de sanayi devrimi, Fransız İhtilali yaşanır. Böylece demokrasi, eşitlik, özgürlük fikirleriyle artık "cadı avları" yavaş yavaş azalır.
Orta Çağ'da İslam ve Doğu
🔸 Orta Çağ Avrupasının karanlığının dışında kalan Doğu ise parlak bir dönem yaşar. Orta Çağ'ın Doğusunda felsefe, bilim gibi ilmi düşüncelerin önü açılır. İslam'ın temel kaynakları Kur'an ve sünnet üzerine inşa edilen medeniyetin diğer coğrafyalara göre ilmi anlamda daha da öne çıkmasını sağlayan ise kurulan Beytülhikme'dir.
◽ Ülgen, Orta Çağ'ı şöyle anlatır: "Orta Çağ'ı değerlendirirken Doğu ve Batı üzerinden değerlendirmek lazım. Yani her iki taraflı olarak da okumak gerekiyor. Çünkü Orta Çağ'da Doğu ve Batı bir bütün. Gerek savaşlar açısından gerek Haçlı Seferleri açısından. İslam dünyasına bu noktada "karanlık" denilmesi zaten çok yanlış bir faktör ama genel anlamda Orta Çağ karanlıktır denildiğinde işin içine maalesef Doğu dünyası da Batı dünyası da girmiş oluyor. Bu noktada hemen bizim İslam dünyasına bakmamız lazım. Halife Memun'u unutmamamız gerekiyor."
(X) İslam Altın Çağı'nın oluşum süreci
Halife Memun kimdir?
🔸 Bağdat yakınlarında dünyaya gelen Memun, 813-833 yılları arasında Abbasi halifeliği yapar. Eğitimini sarayda alan Memun, Ali b. Hamza el-Kisâî'den Arapçayı incelikleriyle öğrenir. Hüşeym b. Beşîr, Abbâd b. Avvâm, Yûsuf b. Atıyye gibi hocalardan hadis dersleri alır, farklı hocalardan fıkıh ilmini öğrenir.
🔸 Klasik felsefe ve tabiat ilimleriyle yakından ilgilenen halife, alimleri destekler ve ilim kurumları oluşturur. İlim ve tercüme faaliyetlerine altın çağını yaşatan Beytülhikme'yi 830 yılında Bağdat'ta kurar.
🔸 Seferler sırasında ele geçirdiği, Kıbrıs ve Sicilya gibi komşu ülkelerden satın aldığı çok sayıda kıymetli eseri Beytülhikme'ye kazandırır. Bu dönemde Grekçeden Arapçaya çevrilen eserlerin sayısı kırktan fazladır. Bizans'tan getirilen eserler arasında Platon, Aristo, Hipokrat, Galenos, Öklid ve Batlamyus gibi filozof ve tabiat bilimcilerine ait kitaplar da vardır. Pergeli matematikçi Apollonios'un İslâm dünyasında Kitâbü'l-Mahrûtât adıyla bilinen eserinin birinci bölümü de Bağdat'a getirilen kitaplar arasındadır.
(X) Halife Memun'un çağının ötesine ulaşan astronomi çalışmaları
İslam'ın rönesansı: Beytülhikme
🔸 Tercüme ve araştırma enstitüsü olan Beytülhikme'nin rasathane ve kütüphanesi de bulunur. Bu dönemde felsefe, hendese, musiki ve tıp alanlarında yazılmış eserleri getirmeleri için İstanbul'a heyetler gönderir ve getirilen bu eserler Arapçaya çevrilir.
🔸 Huneyn b. İshak, Ya'kūb b. İshak el-Kindi, Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî ve Ebü'l-Hüzeyl el-Allâf gibi müellifler, tercüme ve telif ettikleri eserlerle devrin bilimine, felsefe hayatına önemli katkıda bulunur.
🔸 Memun, Beytülhikme'yi kurarak dünyadaki tüm medeniyetlere örnek olur. Yunan, Roma'dan gelen eserlerin Arapçaya çevrilmesi için büyük bir hizmet başlatır. Bu İslam'ın rönesansıdır.
(X) Tarihin en büyük entelektüel akademisi "Dârülhikme"