Cezayir'deki Osmanlı izlerine dair 10 bilgi
Cezayir, coğrafi konumu sebebiyle tarihte Osmanlı Devleti'nin Akdeniz'deki ticari ve siyasi hakimiyetinin devam ettirilmesinde büyük rol oynadı. Ayrıca Afrika kıtasında, aynı kaynaktan beslenen toplulukların birlik içerisinde bulunmasına gayret eden Osmanlı siyasetinin başarıya ulaşmasında da Cezayir'in katkısı önemlidir. Afrika'nın coğrafi olarak Sudan'dan sonra ikinci büyük ülkesi olan Cezayir'deki Osmanlı izlerine dair 10 bilgiyi derledik.
Giriş Tarihi: 16.04.2020
15:42
Güncelleme Tarihi: 16.04.2020
16:32
Afrika'nın coğrafi olarak Sudan'dan sonra ikinci büyük ülkesi olan Cezayir , Akdeniz'de yer alan 1025 kilometrelik kıyısı ile Orta ve İç Afrika'ya denizden açılan bir kapı durumundadır. Arapçada adalar (El Jazair) anlamına gelen Cezayir , Batı'da Fas, Batı Sahra, Doğu'da Tunus, Libya ve Güney-batıda Mali ve Moritanya ile sınırdır.
Kuzey-batı Afrika'nın en önemli ülkelerinden biri olan Cezayir , bu coğrafî konumu sebebiyle, tarihte Osmanlı Devleti'nin Akdeniz'deki ticari ve siyasi hâkimiyetinin devam ettirilmesinde büyük rol oynadı. Ayrıca Afrika kıtasında, aynı kaynaktan beslenen toplulukların birlik içerisinde bulunmasına gayret eden Osmanlı siyasetinin başarıya ulaşmasında da Cezayir'in katkısı önemlidir.
Cezayir, hiçbir zaman Batılıların iddia ettikleri gibi Osmanlı'nın sömürgesi olmadı. Osmanlı Devleti, Cezayir'e ayrıcalıklı bir yer ayırdı.
"Osmanlı Afrika'nın kaderini nasıl değiştirdi?" okumak için tıklayın
Hızır ve Oruç reislerin Cezayir için önemi
Hızır ve Oruç reislerin Cezayir'e gelmesi, hem Osmanlı Devleti ve hem de Kuzey Afrika için yeni bir dönemi başlattı. Genç yaşta reisliğe özenerek bir tekne ile deniz ticaretine başlayan Oruç Reis , abisi Barbaros Hayreddin ile Cezayir'i Osmanlı topraklarına kattı. Tunus'u da fethederek Osmanlı Devleti'ne Kuzey Afrika eyaletlerini kazandıran Oruç ve Barbaros Hayreddin kardeşler Cezayir'de çeşitli hayır eserleri de yaptırdılar.
" Oruç Reis kimdir? " okumak için tıklayın
Osmanlı döneminde inşa edilen camiler
Osmanlı döneminde inşa edilen el-Mescidü'l-cedîd (1660) önemli camilerdendi. Fransızlar'ın işgali arefesinde şehirde on iki büyük camiden başka 109 küçük cami, otuz iki mescid ve beş zâviye bulunuyordu. Anılan iki camiden başka Câmiu Sefîr (1534), Câmiu Ali Biçinî (1623), Mescidü Sîdî Abdurrahman (1696), Mescidü Dây (1819) bugüne ulaşan önemli yapılardır. Çeşitli yüksek öğrenim kurumları, millî arşiv ve müzeler yanında ülkenin en büyük üniversitesi olan Câmiatü'l-Cezâir ve yaklaşık bir milyon cilt kitabın bulunduğu millî kütüphane (el-Mektebetü'l-vataniyyetü'l-Cezâiriyye) de bu şehirdedir.
Osmanlı Devletinin Garp ocakları ve Akdeniz'deki varlığının en önemli unsurlarından Cezayir , Akdeniz kıyılarındaki muhkem konumu, kent yapısı ve zenginlikleriyle hala önemli bir merkez. Her köşesinde İslam tarihi ve kültürünün izlerinin görüldüğü Cezayir, Fransız işgali ve sömürge dönemine kadar Osmanlı Devletinin önemli vilayetlerinden biri olarak biliniyor.
Afrika'nın yüz ölçümü bakımından en büyük ülkesi olan ve 40 milyonu aşkın nüfusuyla bölgedeki cazibe merkezlerinden Cezayir'in başkenti Cezayir'de yaklaşık 3 milyon kiş i yaşıyor. Akdeniz ve Osmanlı mimarilerinin ahengiyle süslenmiş şehirde genel olarak bir keşmekeş hakim.
Afrika'yı kana bulayan "Avrupa'nın sabıka dosyası"
Kültürel beraberliğin izlerini en fazla taşıyan semt "Kasbah"
Yaklaşık 3 yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti içinde yaşayan Cezayir'de, kültürel beraberliğin izlerini en fazla taşıyan kentler arasında Kasbah gelir. Cezayir şehrinin merkezinde bulunan ve Osmanlı dönemindeki önemli yerel yönetimlerden Kasbah (Kasaba) semti, kendine has mimarisi ve Osmanlı yapılarıyla tarihin izlerini taşır.
Sahilden bakıldığında küçük, çok sık ve dar bir semt gibi görülmesine rağmen Kasbah, yüksek bir tepeye doğru, etrafı surlarla çevrilmiş müstahkem bir bölgede kurulmuş.