Divan-ı Hümayun nedir? Divan-ı Hümayun hakkında bilinmesi gerekenler
Divan-ı Hümayun, üç kıtaya hükmeden Osmanlı'nın en önemli müessesiydi. Divan, günümüzdeki meclis, bakanlar kurulu ve yargı tarafından yürütülen yasama, yürütme ve yargı işlemlerini tek başına üstlendi. Sosyal sınıf, yaş, cinsiyet fark etmeksizin hemen herkesin başvurabildiği Divan-ı Hümayun hakkında Batılı seyyahlar da hayranlıkla söz etti. Sizler için Osmanlı idaresinin kalbinin attığı Divan-ı Hümayun hakkında bilinmesi gerekenleri derledik.
Divan-ı Hümayun, Edirne Sarayı'nda Kubbealtı denilen divan toplantılarına tahsis edilmiş alanda yapılırdı. Kubbealtı, sarayın Divan Kapısı'ndan girilen ve Divan Meydanı denilen üçüncü avlusunda yer alırdı. Topkapı Sarayı'ndaki toplantılar ise sarayın ikinci avlusunda yer alan Eski Divânhâne'de yapılırdı. Günümüze ulaşan Kubbealtı binası ise Kanuni döneminde Veziriazam İbrahim Paşa tarafından yaptırıldı.
Bu binanın üç kubbesi bulunurdu. Kubbelerinden birine Divanhane adı verilirdi. Toplantıların yapıldığı alan olan Divanhane'de kaidelere göre divan üyeleri yerlerini alırdı. Vezirlerin oturduğu yerden yarım metre kadar yükseklikteki sedirin üst kısmında, padişahın gizlice divan toplantılarını dinlediği Kasr-ı Adl isimli odanın kafesli penceresi bulunurdu.
İkinci kubbenin altında Divan-ı Hümayun haceganı, maliye kalemlerinin halife, kâtip ve şâkirdleri bulunurdu. Üçüncü kubbenin altındaki Divan-ı Hümayun'da tutulan defterdarlıkla ilgili her türlü kaydın sandıklar içinde muhafaza edildiği Defterhâne –i Âmire'ye aitti. Bu alan ancak padişahın sadrazamda bulunan mührüyle açılabilirdi.
Veziriazam, Kasr-ı Adl'e ait kafesli pencerenin önünde solunda kadıaskerler kapının girişine yakın bir yerde defterdarlar, onların karşısında da nişancı olmak üzere otururdu. Rumeli beylerbeyi, şayet İstanbul'da bulunmakta ise divana katılarak, en kıdemsiz vezirin yanına otururdu. Kâtipler Kubbealtı'nda odayı u şeklinde çevreleyen masanın etrafında otururdu.
Çavuşbaşı, toplantılara katılacak olanları içeriye alır, şikâyetçileri nizama sokar, yazılan emirleri uzak diyarda da duyulması için tebliğ eder, elçilere divana kadar eşlik ederdi.
Bir meşveret yani danışma meclisi olan Divan-ı Hümayun'da her çeşit siyasî, idarî, mâlî, askerî, adlî konu görüşülürdü. Savaş ilanı, kanun yapma, vergi koyma gibi yetkileri vardı. Elçilerin kabulü Divan-ı Hümayun'da gerçekleştirilirdi. Aynı zamanda memleketin en yüksek mahkemesiydi. Memurlarının icraatlarına ve kâdıların verdiği hükümlere itirazı olanlar buraya mürâcaat ederdi. Kâdıların verdiği hükümler bozulursa, yeniden muhakeme de burada yapılabilirdi. Bazı hallerde, kadılar bakmaktan çekindikleri mühim davaları, ilk tahkikatını yaparak divana gönderir; burada bakılırdı.