Düşünce tarihine yön veren Müslüman filozoflar
İslam tarihinde pek çok Müslüman filozof yetişti ve ilimleriyle, ortaya koydukları görüşlerle, kaleme aldıkları eserlerle dünya tarihine yön verdi. İlmin tohumlarını bundan yaklaşık bin yıl önce atan Müslüman filozoflar, hem bulundukları yerlerde verdikleri eğitimlerle hem de farklı dillere çevrilen eserleriyle felsefenin farklı coğrafyalarda filizlenmesini sağladılar. Descartes, Spinoza, Goethe, Kant gibi birçok isme ilham kaynağı olan ve ortaya koydukları eserlerle düşünce tarihine yön veren Müslüman filozofları derledik.
Kindî, tarihteki ilk İslam filozofu olarak kabul edilir. Hekim, felsefeci, matematikçi, geometrisyen, kimyager, mantıkçı, müzisyen ve astronom olarak çalışmakta olan Kindî adeta bir ansiklopedi gibiydi.
Kufe valisinin oğlu olan Kindî burada ve Bağdat'taki ünlü Darülhikme'de eğitim almış, tercüme, bilim ve felsefe alanındaki hizmetlerinden ötürü Halife'nin sarayında yüksek bir itibar kazanmıştı. Halife Mu'tasım, oğlu Ahmed'in hocası olarak da Kindî'yi seçmişti.
İlgilendiği her alanda eser veren ve gelecek nesillere zengin bir ilim ve felsefe literatürü bırakan Kindî aynı zamanda İslam felsefesinde önemli bir felsefi akım olarak görülen Meşşai Okulu'nun da kurucusu kabul edilir.
Orta Çağ Avrupası'nda Alchindus olarak tanınan Kindî, Latince'ye çevrilen eserleriyle tanındı ve dünyaca ünlü filozoflar arasında görüldü.
Hayatının ilk 20 yılını Tunus'ta, 26 yılını Cezayir, Fas ve Endülüs'te, 4 yılını yine Tunus'ta, son 24 yılını da Kahire'de geçiren İbn Haldun iyi bir eğitim görmüş, küçük yaştan itibaren ilim ve fikir hayatına ilgi duymuş bir mütefekkirdi.
İbn Haldun, İslam'ın toplumlara kalıcı manevi hoşnutluk verdiğini, hayatın tüm sorunları için komple bir cevap sunduğunu ve insan ırkının yapılanmasıyla ilgili deneye dayalı soruları tek başına cevapladığını savunurdu. İbn Haldun ve meşhur eseri Mukaddime felsefe ile ilgili pek çok araştırmaya konu olmuştur.
İslam düşünce tarihinin en önemli âlimlerinden olan İbn Haldun, önemli bir çöküş dönemi teorisyeniydi. Onun devlet, siyaset ve toplumların yapılarına dair görüşleri Osmanlı gerileme dönemi aydınları üzerinde etkili oldu.
Onun düşünce merkezini ilk defa kendinin temellendirdiği "umran ilmi" oluşturur. Haldun'a göre her şey ve her oluş bir amaca yönelikti. Ona göre; insan varlık şartları açısından toplumsallığa, toplumsallık asabiyete, asabiyet de mülke mâtuf olarak var olur. İnsanın toplumsal bir varlık oluşu İbn Haldun'un düşüncesinin hareket noktasını teşkil eder.