Egemen güç olmanın sembolü: Osmanlı'da sikke
Para hiçbir zaman salt bir ekonomik değer unsuru olmamıştır. Kültürün, inancın, gücün, savaşın ve barışın, birliğin ve ayrılığın ifade edildiği bir mecra olmuştur. Kısacası para, aslında onun dilini bilenlerle konuşur. Osmanlı'nın ekonomik durumunun yanında mimarisi, sosyal ve kültürel yapısı hakkında bilgi edinmenizi sağlayacak sikkeler hakkında merak edilenleri derledik.
Giriş Tarihi: 02.05.2020
14:40
Güncelleme Tarihi: 02.05.2020
15:34
Ağırlığı önceden ayarlanmış, üzerinde darp edip tedavüle çıkaran ve istendiğinde geri almayı taahhüt eden devletin, hükümdarın ya da resmi otoritenin simge veya yazısının yer aldığı madeni para türüdür.
Bir ödeme aracı olarak sikkeden önce tahıl ürünleri, araç gereçler, değerli madeni parçalar vb. para yerine kullanılırken sikkenin ortaya çıkışıyla bu çeşitlilik son bulmuş ve standart bir ödeme aracı ile işlem görme imkanı sağlanmıştır.
. Günümüzde kullanılan madeni bozuk paralar da -özellikleri itibariyle- gerçekte birer sikkedir.
SİKKE NE ZAMAN İCAT EDİLDİ?
Sikkenin ne zaman icat edildiği tam olarak bilinmemekle birlikte bunun milâttan önce VII. yüzyılın sonuna rastladığı hususunda fikir birliği bulunmaktadır.
Gerek antik kaynaklar gerekse ele geçen ilkel formdaki elektron sikke örnekleri, sikkenin icadının Anadolu'nun batısıyla -Lidya Krallığı ve Ionia bölgesi- ilişkili olduğunu göstermektedir. İslâm devletlerinin sikkeleri de esas olarak üç madenden (altın, gümüş ve bakır) basıldı. Değerli madenden sikke basan devletlerin karşılaştığı en büyük sorun yeterli miktarda ham maddenin bulunmaması idi. Bazı devletler altın ve gümüş gibi değerli maden yataklarına sahipti ve bu zenginlikleri sebebiyle sikke üretimleri çok fazlaydı.
Sikkenin basılabilmesi için öncelikle sikke pulunun elde edileceği madenin hazır olması gerekiyordu. Bir dizi arındırma-saflaştırma işleminden geçen maden külçe haline getirilmekte ve darphâneye gönderilerek sikke pulu üretimine hazırlanmaktaydı. Darphâneler oldukça basit bir atölye durumundaydı.
Sikke pulu önceleri çubuk haline getirilmiş madenden kesiliyordu; daha sonra ısıtılarak eritilen madenî eriyiğin yuvarlak sığ kalıplara dökülmesi suretiyle daha düzgün sikke pulu elde edilmeye başlandı. Altın ve gümüş gibi değerli madenden basılan sikkelerde ağırlık ön planda olduğundan sikke pullarının hazırlanması çok dikkat gerektiren bir işti.
İSLAMİ GELENEĞE GÖRE SİKKE
İslami sikke geleneğinde sikkelerde resim/tasvir yer almaz; onun yerine hükümdarın adı, unvanları, sıfatları ile dualar ve kelime-i tevhid gibi dini ibareler bulunur. Bu durum tasvir yasağıyla açıklanabilir.
Ancak Selçuklular ile Artuklular, Dânişmendliler, Hârizmşahlar, Zengîler, Bâbürlüler, Saltuklular, Mengücüklüler gibi Türk beylikleri bu geleneğin dışına çıkarak sikkelerinde resim de kullanmışlardır.
İlk İslam sikkeleri Emevîler döneminde Muâviye b. Ebû Süfyân'ın halifelik zamanına (661-680) aittir. Muâviye'nin gümüş sikkeleri Arap-Sâsânî sikkelerinin benzeri olup üzerinde Muâviye'nin adı ve unvanı yazılıdır.
Bu sikkelerdeki yazı Pehlevî dilinde olmasına karşılık "bismillâh" yazısı Arap harfleriyledir. Emevî Hükümdarı Abdülmelik b. Mervân, Bizans İmparatoru Herakleios'u iki oğluyla beraber tasvir eden altın solidusları örnek alarak benzer sikkeler bastırmıştır. Arka yüzde ayrıca kûfî tarzında besmele ve kelime-i tevhid bulunur (bismillahi lâ ilâhe illallah vahdehû Muhammedün Resûlullah). Böylece kelime-i tevhid İslâm sikkelerinde ilk defa kullanılmaya başlanmıştır.