Eretna nedir? Eretna Beyliği nedir? Eretna Devleti nerede kuruldu? Eretna Beyliğini kim yıktı?
Anadolu'nun Moğol istilasına uğramasından sonra, Sivas ve Kayseri merkezli kurulan Eretna Beyliği ya da Eretna Devleti'nin siyasi, askeri ve idari teşkilatta Selçuklu ve İlhanlıları taklit ettiğini biliyor muydunuz? Peki, Eretna nedir? Eretna beyliği nedir? Eretna devleti nerede kuruldu? Eretna beyliğini kim yıktı? Eretna beyliği hangi boydandır? Eretna beyliği eserleri nelerdir? İşte sizin için Eretna devleti hakkında kısa tarihi bilgileri derledik.
Diğer taraftan başlangıçta kısa bir süre Memlûk Devleti'ne tabi olan, daha sonra da, Anadolu'da siyasî birliği kurma iddiasındaki Karamanoğulları'na karşı bir denge unsuru oluşturan Memlûkların Eretnaoğlu topraklarında belirli bir kültür nüfuzuna sahip bulundukları söylenebilir. Bu arada Eretnaoğulları'nın güney komşuları olan Memlûk topraklarının, özellikle Suriye'nin, Selçuklu Dönemi'nden beri Anadolu'ya mimar ve sanatçı gönderen bir yöre olduğu unutulmamalıdır. Eretnaoğlu yapılarının en ilginçlerinden olan Niğde Sungur Ağa Camii'nde (1335) gözlenen Gotik mimari ayrıntılar ve süsleme unsurları da büyük bir ihtimalle Kıbrıs kökenli ustaların ürünüdür.
Sungur Ağa Camii – Niğde
Sungur Ağa Camii, Anadolu'da ilk örnekleri Selçuklu Dönemi'nde üretilmiş olan çok birimli cami tasarımı, ayrıca çifte minareli taçkapı düzeni görülür. Kayseri civarında bulunan ve halk arasında "Köşk Medrese" olarak bilinen hankah-mezar anıtı (1339) da, XII. yüzyıl sonlarına ait Tarcan Mama Hatun Kümbeti'nin, kökeni Orta Asya'daki Tegiskent kümbetlerine inen ilginç yerleşimini sergilemektedir. Kırşehir'deki Âşık Paşa Türbesi, Azerbaycan ve Suriye-Memlûk etkilerinin hissedildiği asimetrik cephe tasarımı ve mermerden örülmüş soğan kubbesiyle Anadolu Türk mimarisine bir yenilik getirir. Bunun dışında kalan mezar yapıları ise Selçuklu kümbet geleneğini sürdürür.
Sungur Ağa Camii'nin minberi
Kıble doğrultusunda uzanan bir alanı kaplayan cami kesme taş örgülü kalın duvarlarla kuşatılmıştır. Yapının ana girişi (taçkapısı), her zaman görmeye alışık olduğumuzun tersine, kuzey yerine doğu cephesindedir. Kalenin bu yönde bulunması ve muhtemelen, Selçuklu Dönemi'nden beri kalenin bünyesinde, kasır ya da saray türünden bir yapının yer alması bu tercihte rol oynamış olsa gerektir. Cephenin ekseninden bir miktar sağa (kuzeye) kaydırılmış olan basık kemerli taçkapı, iki yandan kalın minare kaideleriyle kuşatılmış, kaburgalı çapraz tonozla örtülü bir eyvanın gerisindedir. Baninin kümbeti de doğu cephesinin güney kesimine bitişiktir.
Halk arasında "Köşk Medrese" olarak anılan ve bu adla birçok yayında yer alan bu yapının aslında, 13. yüzyılın ünlü Kalenderî şeyhlerinden Evhadeddin Kirmanî'ye (ö.1237) bağlı dervişler için tasarlanmış bir hankah olduğu anlaşılmaktadır. Esasen gerek şehir dışındaki münzevî konumu gerekse de mimari özellikleri dikkate alındığında başlangıçta medrese olarak düşünülmediği anlaşılır. Ne var ki zamanla medrese olarak da kullanılmaya başlanmış, bulunduğu mevkiin adından dolayı "Köşk Medrese" olarak tanınmış, ancak 1656 yılında, mahkeme kararıyla hankah olduğuna karar verilmiştir. Söz konusu tesis, avlunun merkezindeki kümbetten dolayı aynı zamanda bir mezar anıtıdır. Daha doğrusu bu yapıyı bir hankah-kümbet olarak nitelemek gerekir.