Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un fethinden sonra şehri nasıl imar etti?
Tarihin en büyük olaylarından biri 29 Mayıs 1453'te gerçekleşti. Fatih'in büyük dehası ile Hz. Peygamberin hadisinde geçen müjdeli şehir İstanbul fethedildi. Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonra ilk iş olarak şehri eskisinden daha iyi duruma getirmek için imar ve iskan faaliyetlerine başladı. Onun bu faaliyetleri sayesinde 1204'te Latinlerin işgaliyle eski parlak günlerini kaybeden İstanbul, Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi. Prof. Dr. Halil İnalcık, Fatih'in bütün hükümdarlığı süresince yegane zihni meşguliyetinin, İstanbul'u, imparatorluğunun hakiki merkezi yapmak olduğunu söyler. Peki, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un fethinden sonra şehri nasıl imar etti?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Topkapı Sarayı'nın inşasına fetihten hemen sonra başlansa da yapımı 1458'de tamamlandı. Yönetim merkezi haline gelen Topkapı Sarayı, denizden bakıldığında Boğaz'a ve şehre hakim olan Sarayburnu'nda yapıldı. Bu saray şehrin siluetini de şekillendirdi. Saray 70 dönümlük bir arazi üzerine inşa edildi.
Fatih Sultan Mehmet, Büyük Bedesten olarak adlandırılan Kapalı Çarşı'yı 1461 yılında yaptırdı. Bu yapı sayesinde ticari hayatın canlanmasını sağladı. Ayasofya'ya gelir getirmesi için inşa edilen bu yapı, yıllar içinde yeni eklemelerle büyütüldü. Kapalı Çarşı, imparatorluğun en önemli ve karmaşık projelerden birisiydi.
Fatih,1459'da İstanbul yakınında Hz. Muhammed'in sahabesi olan Ebu Eyyüb el-Ensari'nin şehit düştüğü yerde bir cami ile bir türbe, medrese ve imaret yaptırdı. Bursa'dan getirilen göçmenler buraya yerleştirildi. Eyüp, Mekke, Medine ve Kudüs'ten sonra İslam dünyasının en önemli bölgesi oldu. Aynı zamanda padişahların önemli taht merasimlerinden biri olan Kılıç Kuşanma törenlerinin merkezi oldu.
Fatih Sultan Mehmed'in imar faaliyetleri ile şehir Tük kimliğine kavuştu. Sultanın hayattayken inşa ettirdiği saraylar, hanlar, kervansaraylar, çarşılar, pazarlar, hamamlar ve medreselerle mamur bir Türk şehri hâline geldi. İmar faaliyetleri sayesinde nüfusu artan ve ticareti canlanan İstanbul eski parlaklığına kavuştu ve 16. yüzyılda Avrupa'nın en büyük şehri oldu.
Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un özenle seçilmiş tepelerinden birine inşa ettirilen Fatih Camii, Osmanlı "külliye" kültürünün önemli bir sembolüydü. Çünkü Osmanlılar, bu tür büyük camileri yalnız ibadethane olarak değil; sosyal yaşam içinde yer alan dönemin okulları medreseler, fakirler için yemek dağıtılan imarethaneler, kütüphaneler ve hamamlarla birlikte inşa etmişlerdir. Bu yapı için Sultan Mehmed Han "Memleket camileri içinde bu mabed, vücuda nisbetle bir baş gibidir." dedi. Külliyede 16 adet medrese, darüşşifa (hastane), tabhane (konukevi) imaret (aşevi), kütüphane ve hamam bulunur.
Fatih Külliyesi'nin gelirlerinden düzenli olarak her yıl 202.291 akçe fakir ilim adamlarına, onların çocuklarına ve sakat askerlere ödeniyordu. Her gün imarette 3.300 ekmek dağıtılıyor, en az 1.117 kişiye iki çeşit yemek dağıtılıyordu.