Görülmesi gereken tarihi garlar
Osmanlı Devleti'nin son yıllarına doğru kullanılmaya başlanılan demiryolu ulaşımı, o zamanlar Osmanlı Devleti gözetiminde bulunmayıp, yönetimi zengin kişiler tarafından sürdürülmekteydi. Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte çıkarılan bir yasa ile demiryolları devlet eline geçti. Bu durum sebebiyle birçok tren garı inşa edildi ve Osmanlı zamanından kalan birçok özel gar ise, devlet eline geçerek restore edildi. Ülkemizde geçmişten günümüze kadar gelmiş birçok tarihi önem taşıyan, bazıları hala kullanımda olan ve bazıları ise, yorgun düşmüş tren garları bulunmaktadır. İşte tarihe doğru bir yolculuğa çıkabileceğiniz ülkemizdeki görülmesi gereken garlar...
İnşa edildiği yıllarda denize çok yakın olan Sirkeci Garı'nın çevresi zaman içinde büyük bir değişime uğramıştır. Garın lokantası 1950'li ve 1960'lı yıllarda tanınmış yazar, gazeteci ve diğer şahısların buluşma noktası olmuştur. Paris'ten kalkan Şark Ekspresi uzun yıllar bu istasyona yolcu indirmiş ve buradan yolcu almıştır.
Binanın ön cephesindeki anıtsal giriş kapısının iki tarafından yer alan saat kuleleri yukarıdan aşağıya doğru daralan taş kaide üzerinde yer almakta ve üç cephesinde Paris'ten getirilen kare kadranlı saatler yer almaktadır. Saatlerin biri halen çalışmakta olup diğeri son restorasyon sonrasında çalışmamaktadır.
Haydarpaşa Garı, 1908 yılında Bağdat Demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak hizmete girmiştir. Günümüzde İstanbul – Ankara Demiryolu'nun başlangıç noktasıdır.
Devrin Osmanlı padişahı II. Abdülhamid döneminde, 30 Mayıs 1906 tarihinde yapımına başlanmış ve 19 Ağustos 1908 tarihinde hizmete girmiştir. Bir rivayete göre binanın bulunduğu sahaya III. Selim'in paşalarından Haydar Paşa'nın adı verilmiştir. Binanın inşaatı, Anadolu Bağdat adı altında bir Alman şirketi gerçekleştirmiştir. Ayrıca bir Alman'ın teşebbüsüyle garın önünde mendirek inşa edilerek Anadolu'dan gelecek veya Anadolu'ya gidecek vagonların ticari eşyasını yükleme ve boşaltma işlevi için tesisler yapılmıştır.
İki Alman mimar Otto Ritter ve Helmuth Cuno tarafından hazırlanan proje yürürlüğe girmiş, garın yapımında Alman ustalarla İtalyan taş ustaları birlikte çalışmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında gar deposunda bulunan cephanelere 1917'de yapılan bir sabotajla çıkan yangın sonucu binanın büyük bir bölümü hasar görmüştür. Yeniden onarılan bina bugünkü şeklini almıştır. 1979'da Haydarpaşa'nın açıklarında Independenta adlı tankerin bir gemiyle çarpışması sonu meydana gelen patlamadan ve sıcaktan dolayı binanın Linneman adlı ustanın yaptığı kurşun vitrayları hasara uğramıştır. 1976'da aslına uygun olarak yeniden geniş çapta onarılmış ve 1983'ün sonunda dört dış cepheyle iki kulenin restorasyonu tamamlanmıştır.
28 Kasım 2010 tarihinde çatısında çıkan ağır yangından dolayı çatısı çökmüş ve 4. katı kullanılamaz hale gelmiştir.
Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında İstanbul-Eskişehir bölümündeki demiryolu çalışmaları nedeniyle, 1 Şubat 2012 tarihinden itibaren 24 ay süreyle ülke çapındaki tren seferlerine ara verildi.
İzmir Basmane semtinde yer alan Basmane Garı, uzun yıllar tarihe şahitlik etmiş bir yapıdır. Demiryolu inşasına ilk kez İzmir 'de 130 kilometrelik İzmir- Aydın hattı ile 1856 yılında başlanıldı. 1863 te 93 kilometrelik ikinci etap Basmane- Kasaba (Turgutlu) hattı inşaatına yapım imtiyazı verilen İngiliz SCR şirketi tarafından başlanıldı ve 1866 da işletmeye açıldı. Bu yol daha sonra 1872 de yapılan sözleşme ile Alaşehir'e kadar uzatıldı. Ünlü Fransız mimar Eiffel tarafından klasist tarzda tasarlanan Basmane Garı binası ise, Regie Generale adlı Fransız firma tarafından 1876 yılında inşa edildi.
Bu bina yine aynı tarihlerde inşa edilen Fransada Lyon Gar binasının bir ikizidir. Kesme taştan dikdörtgen planlı gar binasının orta bölümü üç katlı olup, burası istasyonun ana salonudur. Yapının üzeri kırma çatı ile örtülmüş, iki kenarın ortasına da düz cephe görünümüne hareketlilik getiren üçgen alınlıklar yer alıyor. 1922'de büyük İzmir yangınında Basmane Garı da büyük hasar gördü ve 1926 yılı sonrasında TCDD'nin kurulması ile onarımdan geçti.
İzmir Alsancak Garı'nın binasını İngilizlerin, Basmane Garı'nın binasını da Fransızların inşa etmesiyle, iki farklı ülkenin mimari unsurları da İzmir'deki yapılara yansımaya başladı. Yirminci yüzyılın ilk yarısında Avrupa'daki gar binaların kentsel bir toplanma mekanı olarak değerlendiriliyordu; bu nedenle yapının da gösterişli olması önemliydi.