Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Tarih
  • İslam Tıp Tarihi Dersleri - Tercüme Eserler ve Beytü'l-Hikme - Fikriyat Akademi

İslam Tıp Tarihi Dersleri - Tercüme Eserler ve Beytü'l-Hikme - Fikriyat Akademi

Fikriyat Akademi serüvenimizin başlangıç eğitimi "İslam Tıp Tarihi Dersleri" başladı! Prof. Dr. Ahmet Ağırakça bu derste; İslam tıbbı nasıl ortaya çıktı? Yunan ve Grek kaynaklarından tercüme eserler Beytü'l-Hikme'de hangi kıstaslarla çevrildi? Tıp ilmi ile ilgilenen eski medeniyetler... Batılıların Haçlı Seferleri ile İslam Tıbbını Avrupa'ya taşıması... İslam tıbbının zirve dönemi gibi önemli konuları anlattı.

🔹 Tıp ilmi, insanlıkla birlikte başlamıştır. Sadece eski Yunan'da, eski Hindistan'da veya Çin'de değil, insanlığın ilk gününden beri insanlar, hastalanmışlardır. Bu hastalıklarına çare ararken o günün ilkel şartlarında olsa belli çareler bulmuşlardır. Tıp bilimi bu şekilde başlamıştır.

🔹 Denir ki; eczacılık, tıptan önce başlamıştır. Çünkü ilk defa insanlar hastalıkları gidermek ve hastalıktan kurtulmak için ilaç üretimi peşinde koşmuşlar ve otlardan, madenlerden ilaç üretmek suretiyle tıp başlamıştır. Fakat tıbbın zirveye ulaştığı yerler genellikle tıp ile en eski ilgilenen medeniyetler; eski Mısır medeniyeti, Grek medeniyeti, Çin ve Hindistan medeniyetleridir. Bunun yanında tıp, Orta Asya'da ve sonradan da Anadolu'da ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır.

🔹 Bunlar içerisinde bilhassa Mısır'da belli bir oranda gelişme var. Arkasından Grek dünyasında bir gelişme var. Grek dünyasında özellikle Hipokratos ve Galenos'tan sonra Diyoskarides gibi büyüklerin ortaya koyduğu ürünler var. Fakat bu ürünler, o günün şartlarında yazılmış belli düzeyde bir ilmi seviyede kitaplardır, diyebiliriz. Bunlar özellikle Abbasi Devleti'nin Bağdat'ta ortaya çıkıp da "Beytü'l Hikme"nin oluşmasından sonra kurulmasından sonraki halife Me'mun -ki o; ilmi seven bir şahsiyet olarak- "Beytü'l Hikme"yi kurduktan sonra çalışmaları var.

HZ. PEYGAMBER'İN AHLAKI

🔹 "Beytü'l Hikme"nin kurulmasından evvel tıpla ilgili bazı çalışmalar var. Fakat "Beytü'l Hikme"de daha sistemli bir dönem görüyoruz. Bu dönem içerisinde Grek ve Hindistan kökenli kitaplar ele alınıp incelenmiş. Ancak bunları ele alan ve tercüme edenler başta Huneyn İbni İshak olmak üzere ve diğer büyük mütercimler ""Beytü'l Hikme"de görevlidir.

🔹 Huneyn İbni İshak ve çocukları, yeğenleri vs. bu konuda kitapları tercüme ederlerken bazı tıbbi yanlışlıklar görüyorlar. Yani Grek tıbbının ürünleri içerisinde tespit ettikleri yanlışlar var. Ama mütercimlerden sonra özellikle "Beytü'l Hikme" de bu gelişmelerin ardından kitapların Grekçeden Arapçaya tercüme edilirken önceleri iki tercüme yapılıyor.

🔹 Bunlar kendi ana dilleri olduğu için Arapçaya aktarırken biraz daha değiştirerek bazı bilgileri düzeltiyorlar hem de bu tercümelere ilavelerde bulunuyorlar. Fakat tercümelerin yaygınlaşmaya başlamasından sonra özellikle Hindistan'dan gelen ve Cündişapur şehrinde yerleşen Buhtişu ailesi vardır.

🔹 Buhtişu ailesi başlangıçta Nasturi'dir. Fakat daha sonraları onların torunlarının çocukları Müslüman olmuştur ve Irak'a yerleşmişlerdir. Ancak Buhtişu ailesinin Cündişapur'dan taşıdığı medeniyet, ister istemez Bağdat'ta ele alınmış ve bu medeniyet ürünleri geliştirilmiştir.

🔹 Bunların alabildiğine değişik şekillerde yeniden formalize edildiğini ve bilhassa İslam tıbbının en önemli özelliği olarak empirik tıp olduğu için deneye dayalı ilaçlar yapılıyor, tabip ise kullanıyor. Kullanımından sonra nasıl bir etki yaptığını görüyor ve ondan sonra bununla ilgili kitap yazımına başlıyorlar.

TIP TARİHİNE DAMGA VURAN 5 MÜSLÜMAN ALİM

🔹 Hindistan ve Grek dünyasından özellikle yukarıda da ifade ettiğimiz gibi "Hipokratos" genellikle bizde Hipokrat derler ama bu yanlış bir telaffuzdur. Bunun aslı ve doğru olanı Hipakratus'tur. Galen, diye söylüyorlar. Galenos'tur. Çünkü eski Grekçede bu ekler mutlaka söylenir ve bunların doğru olan şekli budur.

🔹 Müslüman tabipler, Hipokratos'un ve Galenos'un kitapları tercüme edilirken bazı yanlışlıkların olduğunu görüyorlar. Bunların Arapçaya tercümeden sonraya başlayan yeni telif dönemi, özellikle Taberi'nin "Devsül Hikme"si, Ebubekir Er-Razi'nin eserleri ki -Er-Razi'nin 237 tane çalışması var- onun en önemli çalışması "el havi et-tıp" olup tam 16 ciltten oluşur. El-Câmi diye bir eseri var, o da çok hacimli bir kitap. Bu isimler zaman içerisinde telifatını yaparken habbeyi kubbe yapmışlar.

Habbeyi kubbe yapmak ne demek?

Küçük olanın zamanla büyümesi, yani bir taneden milyonlarca yapmak manasına gelir.

🔹 Yani bir buğday tanesini, Ayasofya Camii'nin bir kubbesi kadar büyütmek ne demek? "Tıbbı inanılmaz ölçüde geliştirmişler" demek. Bu tabiri biz kullandığımız zaman, "habbeyi kubbe yapmak" tabiri gerçekten de Grek ve Hint tıbbının ele alınıp Bağdat ve çevresinde ortaya çıkmasıyla muazzam bir tıp bilgisini ortaya çıkardığını görüyoruz. Bu tıp bilgisiyle birlikte önemli hastalıklar üzerinde duruluyor.

🔹 Mesela "Kur ailesi" vardır. Kur ailesi, Harran'dan gelmedir. Aynı paralel üzerinde dört tane büyük şehir var. İslam öncesi dönemde buralarda tıp ve felsefe gelişmiştir. Birisi İskenderiye, birisi Harran; yani bugünkü Urfa bölgesi. Birisi Nusaybin, Mardin'in ilçesi, öbürü de Cundişapur'dur.

🔹 Bu dört ilde tıp ve felsefe alanında alabildiğine ürünler ortaya çıkmıştır. Büyük filozoflar ve büyük tabipler de yetişmiştir. Ama özellikle Kurra ailesinden Sabit İbn-i Kurra ve ondan sonra Sinan İbn-i Sabit ve diğerlerinin Bağdat'a taşınması ile birlikte burada yeni bir merhale başladığını görüyoruz.

MÜSLÜMAN ALİMLERİN SAĞLIK İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN