İstanbul Lale Festivali ne zaman? İstanbul Lale Festivali nerede? İstanbul korularını süsleyen laleye dair 32 ilginç bilgi
Lale figürünün tasavvufta neyi sembolize ettiğini biliyor musunuz? Peki ya, Mimar Sinan'ın "ustalık eserim" olarak tanımladığı Edirne'deki Selimiye Camii'nde bulunan ters lale motifinin gizemini? Veya İstanbul'un lalelerinin ünü nedeniyle Avrupa'da "lale çılgınlığı" adı verilen bir dönem yaşandığını ve o dönemde bir lale soğanının fiyatına Hollanda'da bir ev satın alındığını? Bu yıl, 13'ncüsü düzenlenen İstanbul Lale Festivali ne zaman gerçekleştirilecek? Festival kapsamında hangi korular eşsiz lale bahçeleri ile İstanbullularla buluşacak, sizler için derledik.
Kökeni Tiyenşan Dağlarına dayanan bu çiçek, çiçekler arasında hak ettiği yeri Selçuklu sonrasında Osmanlı sanatıyla bulmuştur.
16'ncı yüzyıla kadar doğada serbest olarak yetişen lale bu yüzyılda bahçelere girmiş ve hatta "lalezâr" ismi de buradan çıkmıştır. Hasbahçenin vazgeçilmezi olan laleler sanatımızın her alanında kullanılmıştır.
"Muhibbi" mahlası ile şiirler yazan Kanuni Sultan Süleyman'ın "lale" isimli redifinde, sevgilinin yanağı ile laleyi karşılaştırdığı görülür:
"Yanağı rengi mi yeğ, yoksa lâle"
Lale sevgisi ile bilinen ilk sultan, Kanuni değildir. "Avnî" mahlası ile şiirler yazan Fatih Sultan Mehmet de lale temasını şiirlerinde işlemiştir:
"Sâkiyâ mey sun ki lâlezâr elden gider
Erişür fazl-ı hazân vakt-i bahâr elden gider"
Necati Bey ise şiirinde lalenin hala taşralı oluşu nedeniyle sohbetlere dâhil olmadığını belirtir:
"Lâle-hadler yine gülşende neler etmediler
Servi yürütmediler, goncayı söyletmediler
Taşradan geldi çemen sahnına biçare durur
Devr-i sohbetine lâleyi iletmediler"
Mevlana Celalettin Rumi ise laleye şu beyitinde yer vermiştir:
"Lâlenin yanakları yalım yalım,
Nergisin gözünden kaçıp gizlenmede"
1554'te Busbecq lale soğanını Hollanda'ya ilk götüren kişidir. Bu dönemde en ünlü lale yetiştiricilerinden birisi de Şeyhülislam Ebussuud Efendi'dir.
Sahib-i tohumun, bir çiçeksever olduğu malumdur. Yetiştirdiği ilk İstanbul lalesine "Nur-ı Adn", yani "Adn cennetinin nuru" ismini vermiştir.
Çiçek merakı zamanla başlı başına bir sanat haline gelmiştir. IV. Mehmet devrinde Meclis-i Şükûfe adı verilen bir Çiçek Araştırma Enstitüsü de kurulmuştur.
Bu kuruldaki üyeler sık sık toplanıp incelenmek üzere gönderilen çiçekleri renk, yaprak ve benzerlikleri yönünden değerlendirilip karara bağlardı.
Meclis-i Şükûfe bir laleyi kusursuz bulursa "ser-şişe-i meclis ve kibar" sayar ve o lalenin oturaklı bir isim almasına izin verilirdi.