Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Tarih
  • İstanbul'u kül eden Beyoğlu yangınında İngiliz elçinin tarihi yanılgısı

İstanbul'u kül eden Beyoğlu yangınında İngiliz elçinin tarihi yanılgısı

Beyoğlu'nun yeniden yapılanmasına ve Osmanlı'da sigortacılığın yaygınlaşmasına sebep olan 1870 yılındaki büyük yangın, altı kola ayrılarak yayılmıştı. Söndürme çalışmaları olabildiğince iyi bir şekilde yürütülmesine rağmen, büyük bir alanın yanması engellenememişti. 500'den fazla ev ve dükkânın yandığı, 30 bine yakın kişinin de zarar gördüğü bu felaket, birçok yeniliğin de başlangıcı olmuştu. Peki, Beyoğlu'ndaki bu yangın nasıl başladı, İngiliz elçinin büyük yanılgısı neydi?

Yangın, pazar günü öğleden sonra Feride Sokağı'ndaki bir evde başladı. Ahşap evler arasındaki çıkıp havanın da çok rüzgârlı olması nedeniyle değişik yönlerde 5-6 kola ayrılarak yayıldı.

Söndürme çalışmaları olabildiğince iyi bir şekilde yürütülmesine rağmen, büyük bir alanın yanması engellenemedi.

Alevler, Macar'dan ve Tarlabaşı'ndan Taksim'e kadar ilerlemiş, bir ucu Galatasaray Lisesi karşısındaki İstikbal Caddesi tarafına çıkmış, başka bir kol Bülbülderesi'ne inip oradan Papaz Köprüsü ile Emin Bey Camii civarına ve sonra Sururi Mahallesi sınırından Aynalı Çeşme'ye ve İngiltere Elçiliğini de içine alarak yine Galatasaray Lisesi civarına kadar uzamıştı.

Diğer bir kol, Kalyoncu Kulluğu tarafından ilerlemiş ve önüne rastlayan binalardan birçoğunu yaktı. Bu kolun ilerlediği sahada İtalyan Elçiliğiyle kâgir ve ahşap 500'den fazla ev ve dükkân yandı. Çoğunluğu ev ve ticarethanelerden oluşturduğu kayıplar arasında otel, gazino, tiyatro ve elçilik binası gibi yapılar da vardı.

6. Belediye Dairesi'nin raporuna göre bu yangında toplam üç bin bina yok olmuş, çeşitli din ve milletlerden 28.689 kişi de yangından zarar gördü.

Büyük yangından sonra halk arasında "Ah Beyoğlu, vah Beyoğlu/ Yandı da gitti kül oldu" şeklinde başlayan ağıtlar, felaketin boyutunun göstergesidir.

O tarihlerde, Beyoğlu'nda binaların çoğunluğu ahşap yapılardan oluşuyordu. Özellikle evlerin ekserisi bu malzemeden yapılmıştı. Bu tip evlerde oturanlar, alevler ulaştığı takdirde her şeyin yok olacağını bildikleri için evlerini boşaltıp öncelikle canlarını garantiye aldı.

Kâgir binalarda oturanlar ise, yapılarının kâgirliğine güvenerek eşyalarına ve canlarına bir şey olmayacağını düşündü. Özellikle bodrumlara sığınmak suretiyle kurtulacaklarını sandılar. Bu yüzden Beyoğlu yangınında pek çok insan ya yanarak ya da dumandan boğularak can verdi. Binanın kâgirliğine güvenerek yangının dehşetinden kurtulacağını düşünenlere İngiliz elçisi de dâhildir.

Elçilik binasının kâgirliğini dikkate alan İngiliz elçisi, pencereleri demir kepenk ve kapaklarla kapattığı takdirde alevlerin içeri giremeyeceğini düşündü; ancak alevler tedbirleri boşa çıkardı ve elçilik binası da tutuşmuş, elçi canını zor kurtardı.

Bununla birlikte yangının üçüncü günü sonunda 104 kişinin cesediyle karşılaşıldı.

Valide Çeşme, Feride, Sakız Ağacı, Kalyoncu Kulluk, Hamal Başı gibi Beyoğlu'nun en bilinen sokakları tamamen yandı. Yok olan yerler arasında Naum Tiyatrosu, Ermeni Patrikhanesi, Portekiz ve Amerikan konsoloslukları, Britanya Elçiliği, Bon Marche Mağazası, Alman Hastanesi, Luxembourg Oteli, St. Jean Chrysostomos Kilisesi de bulunur.

Yangından sonra felaketzedeler, Hüseyin Efendi ve Hekimoğlu bahçelerine, bazı mezarlıklara, Kasımpaşa Deresi'ne, Tatavla (Kurtuluş) taraflarına kaçıp toplandılar.

Hemen sonra bu insanlar, Sultan Abdülaziz'in emriyle Taksim'deki Topçu Kışlası'nın boşaltılmasıyla buraya yerleştirildi. Ayrıca, kışlanın karşısındaki Talimhane Meydanı ve Ermeni Mezarlığı'na iki binden fazla çadır kuruldu.

Bu sırada afetzedelerin kurtarılabilen eşyaları da bu kışla ve çadırlara nakledildi. Bir taraftan da felaketzedeler için yardım kampanyaları düzenlendi.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN