İstanbul'un en özel sarayı; İbrahim Paşa Sarayı
İstanbul'un en önemli saraylarından biri olan İbrahim Paşa Sarayı, At Meydanı'nda, eski hipodrom kademeleri üstünde yükseldi. Kanuni Sultan Süleyman, banisi bilinmeyen bu yapının onarımını yaptırdıktan sonra Makbul İbrahim Paşa'ya hediye etti. Evliya Çelebi'nin "Padişah sarayından sonra bundan büyük saray yoktur" dediği tarihi yapı, düğün, şenlik gibi pek çok eğlenceye sahne oldu. Sultan sarayları dışında günümüze ulaşabilen tek özel saray, asırlardır ayakta.
Sultanahmet'te, At Meydanı kenarında yer alan İbrahim Paşa Sarayı, 1520 yılında, Kanuni Sultan Süleyman tarafından tamir ettirilerek, damadı ve veziri olan İbrahim Paşa'ya armağan edildi. Yapı, Mimar Sinan tarafından onarılıp yenilendi.
Bu durum otobiyografilerinde yer alan eserler listesinde "At Meydanı Sarayı tecdid olındı" şeklinde aktarıldı. Buraya yapının mimarbaşı tarafından yapılmadığı fakat yenilendiği not düşürüldü.
13. yüzyıldan itibaren yangınlarla Haçlıların yağmasıyla harap olup önemini yitiren Bizans'ın anıtsal yapısı Konstantinopolis Hipodromu, 15 yüzyılda tarihe karıştı.
Osmanlı döneminde bu hipodrom, ilk önce büyük kutlamaların yapıldığı bir meydan olarak kullanıldı. Daha sonra bu alan, imparatorluğun önemli kişilerinin, üst düzey devlet adamlarının, saraya yakın çevrelerin rağbet ettiği bir yerleşim merkezine dönüştü.
Tarihi belgelerde At Meydanı Sarayı, Mehterhane Kasrı gibi isimlerle geçen sarayın banisi ve kesin tarihi bilinmemekle beraber tarihçi Solakzade Mehmed Hemdemî, yapının II. Bayezid dönemine ait olduğunu söyler. 1520 tarihinde onarımdan geçen sarayın ertesi yıl ilk sakini, henüz tahta çıkmamış olan Şehzade Süleyman oldu.
1521 yılındaki Belgrad Seferi'ne çıkılırken, masrafları Kanuni tarafından karşılanan Atmeydanı'ndaki sarayın inşası başlatıldı.
Bir yıl sonra 1522'de tahta çıkan Sultan Süleyman, 1523 yılında sadrazam tayin ettiği Pargalı İbrahim Paşa'ya sarayı hediye etti. Sarayın içerisinde bir kule ve çardağı, köşk, hazine odası, hamam, kiler, mutfaklar, divanhâne, hassa evleri, ahır gibi kısımlar yer alırdı.
İbrahim Paşa Sarayı, diğer vezir saraylarının aksine kagir olarak kesme taştan yapıldı. O dönemde saray, 4 avluluydu. Birinci avlu meydana bakan kısımda yer alırdı. Sarayın en önemli kısmı olan ikinci avluda divanhanenin ana giriş kapısı bulunurdu.
Evliya Çelebi'nin "makbûl ve maktûl İbrahim Paşa" olarak andığı devlet adamının "Harem-i Has'ta sadaret ile Mısır'a varıp hain Ahmed Paşa'yı astığını, Mısır Kalesi'ne varıp yedi kule yapıp, Mısır'ı imar edip İstanbul'a geldiğini" söyler. 13 yıl sadaret makamında kalan İbrahim Paşa'ya, Sultan ile yakınlığının bir nişanesi olarak "makbûl" lakabı takıldı.
İbrahim Paşa'nın divan kâtipliğini yapan Celalzade Mustafa Çelebi, onun sultanın emirleri ve kanunların tatbikine çok büyük önem verip her işi adaletle yerine getirdiğini, son derece dindar olduğunu, fakat Bağdat'ın fethinden sonra ahlakının değişip cahillerin sözleriyle uygunsuz işler yaptığını, bütün bunların da padişahın gazabına yol açtığını yazdı.