Kan dolaşımını keşfeden Müslüman alim
Kanın vücuttaki dolaşımının keşfinin tarihi, damar ve arterlerin yapısı kadar karışıktır. Eski Yunanlılar kanın kaynağının karaciğer olduğuna ve besinlerin damarlar aracılığıyla bağırsaklardan karaciğere geldiğine inanıyordu. Onlara göre, karaciğerde "tabii ruh" ile dolan kan, oradan kalbin sağ karıncığına geçerek vücudun diğer bölümlerine dağılıyordu. Ancak modern tıbba göre durum böyle değil ve bunu ilk keşfeden, 9 asır önce yaşayan bir İslam alimi…
Giriş Tarihi: 18.11.2018
17:48
Güncelleme Tarihi: 18.11.2018
17:51
KANIN HAVAYLA KARIŞTIĞINI ANLATMIŞTI
MS 2'inci yüzyılda yaşayan Yunan hekim ve düşünür Bergamalı Galenos (Galen), yaptığı gözlemlerle araştırmalarını derinleştirdi.
Ona göre, kalbin sağ kısmına ulaşan kan, kardiyak bölmelerindeki görünmez gözeneklerden sol kısma geçiyordu.
Burada canı oluşturmak için kanın havayla karıştığını ve daha sonra vücuda yayıldığını belirtmişti.
GALENOS KAN DOLAŞIMI HAKKINDA NE SÖYLÜYORDU?
Galenos'a göre, toplardamarların çalışma sistemi, görünmez küçük kanallarda temas haline geçtikleri zamanlar hariç, atardamarlarınkinden oldukça farklıydı.
Bu açıklama, William Harvey'nin kan dolaşımı ve kalbin işlevi konusunda önemli araştırmalar yaptığı 17'inci yüzyıla kadar, yüzyıllar boyunca doğru olarak kabul edildi.
Kalbin dolaşım sisteminin merkezinde olduğunu savunan Harvey, kanın vücudumuzda nasıl dolaştığını keşfeden kişi olarak tanınacaktı.
ORTAYA ÇIKAN EL YAZMASI TIP TARİHİNİ DEĞİŞTİRDİ
Gerçekteki hikâye ise oldukça farklıydı. Zira 1924 yılında Mısırlı hekim Dr. Muhyiddin Altavi tarafından son derece önemli bir el yazması ortaya çıkarılacaktı.
Almanya'daki Albert Ludwig Üniversitesi'nin tıp fakültesinde Arap Tıp Tarihi alanında araştırma yapan Muhyiddin Altavi, Berlin'deki Prusya Devlet Kütüphanesi'nde İbn Sînâ'nın Kanun'undaki Anatomiye Şerh başlığını taşıyan yedi yüz yıllık bir esere rastladı.
Bu keşif ile o zamana kadar gözden kaçırılan, küçük kan dolaşımına ilişkin önemli bir bilimsel gerçek ilk defa ortaya çıktı.
İBNÜ’N NEFİS TIP TARİHİNE GEÇECEK BİR KEŞFE İMZA ATTI
İbn Sînâ'nın Kanun'undaki Anatomiye Şerh adlı yazma eser, 1210 yılında Suriye'nin Şam şehrinde doğan ve ünlü Nureddin Hastanesi'nde eğitim gören İbnü'n Nefîs tarafından kaleme alınmıştı.
İbnü'n Nefîs, tahsilini tamamlamasını müteakiben, Kahire'de kurulan Nasiri Hastanesi'nin başına geçmesi için Selahaddin Eyyubi tarafından Kahire'ye davet edildi.
Hekimlik ve hukuk alanlarında yoğun bir mesleki kariyere sahip olan İbnü'n Nefîs, sahip olduğu ansiklopedik bilgi sayesinde çeşitli konularda bir dizi kitap yazdı.
Bu kitaplar arasında Seçme (Sağlıklı) Gıdalar ve Tıp Ansiklopedisi de yer alır; ancak en tanınmış eseri İbn Sinâ'nın Kanun'undaki Anatomiye Şerh' tir.
KALP VE AKCİĞERLERİN ROLÜNÜ O AÇIKLADI
İbn Sînâ'nın Kanun'undaki Anatomiye Şerh adlı eser, bir başka entelektüel dev olan ve Batıda Avicenna adıyla tanınan İbn Sînâ'nın çalışmaları üzerine bir tartışmaydı.
980 yılında bugünkü Özbekistan sınırları içinde bulunan küçük bir köyde doğan İbn Sînâ, felsefe, hukuk ve tıp gibi birden fazla alanda uzman olan bir âlimdi.
İbnü'n Nefîs'in şerhinin bu kadar ünlü olması, küçük kan dolaşımını doğru şekilde inceleyip tanımlamış olmasından kaynaklanır.
Bu eserinde İbnü'n Nefîs, solunum sistemi içerisinde kalp ve akciğerlerin rolünü açıklamış ve kanın akciğerlerde atmosferden solunan havayla temasa girerek temizlendiğinin altını çizmişti.