Kimyanın temellerini atan üç İslam alimi
Plastik, suni ipek, yapay kauçuk ve petrol gibi ürünlerle insülin ve penisilin gibi ilaçların tamamının, kimya alanının gerçek öncüleri olan Müslüman alimlerce keşfedildiğini biliyor musunuz? Peki ya, "kimya" kelimesinin tüm dünyaya bu bilimin temellerini oluşturan Müslüman alimler sayesinde yayıldığını? İslam'ın altın çağında, olağanüstü keşifleriyle üç âlime dair bilinmeyenleri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 29.09.2019
14:19
Güncelleme Tarihi: 03.12.2019
22:53
ARAPÇADAN BATI DİLLERİNE ‘KİMYA’
Kimya kelimesi dilimize Arapçadan geçmiş; Batı dillerine de yine bu dilden dönüştürülmüştür.
Arapçada kelimelerden önce tanımlık ('el' ibaresinin) kullanılması sebebiyle, kimiya kelimesi "el-kimiya" olarak söyleniyordu. Batılılar sonradan sondaki "-ya" sesini atarak kimya kelimesini el-kimi ya da Batıda bilinen haliyle alchemy olarak telaffuz etmeye başladılar.
MÜSLÜMAN KİMYASININ ALTIN ÇAĞINDA ÜÇ ÂLİM
Günümüzde "simya" olarak anlaşılan "alchemy", dönemin Müslüman bilim insanları arasında folklorik ya da okült bir uygulama olmaktan ziyade bugünkü kimya bilimi gibi algılanmaktaydı. Müslümanlar 17'inci yüzyıla kadar bu bilimde söz sahibi olacaklardı.
Müslüman kimyasının 200 yıl süren altın çağında özellikle üç kimyager göze çarpar: 722'de İran'da doğup 815'te ölen Câbir bir Hayyân; 865'te doğup 925'te ölen İranlı âlim Muhammed bin Zekeriya er-Râzi ve 801'de doğup 873'te ölen Iraklı âlim Kindi.
Câbir bin Hayyân, tüm bilim insanları tarafından kimyanın tartışmasız babası olarak tanınır. Bir eczacının oğlu olan Câbir, ömrünün büyük bir kısmını Irak'ın Kufe şehrinde geçirdi ve burada kimyayı bilimsel olarak sistemleştirdi.
Sürekli laboratuarda çalışan Câbir, süblimleştirme, sıvılaştırma, kristalleştirme, damıtma, saflaştırma, cıvayla karıştırma, oksitleme, buharlaştırma ve filtrasyon gibi işlemleri geliştirip mükemmelleştirdi.
1250 YIL ÖNCE KİMYANIN TEMELLERİNİ ATTI
Şapı damıtmak suretiyle sülfirik asit üretti ve maddeleri gazlar, metaller ve mineraller olarak sınıflandırmaya başladı.
Kimyasalların özelliklerini yitirmeksizin birleşerek, gözle görülmeyen element bileşikleri oluşturması hakkında da yazdı. Tüm bunlar bugün herkesin bilebileceği bir şey gibi görünse de, bundan 1250 yıl öncesi için Câbir, zamanının çok ilerisinde bir kişiydi.
KİMYASAL DENEY İMKÂNINI ARTTIRDI
Ampirik çalışmaya çok önem veren bu seçkin bilim insanının en önemli araştırması asitler üzerinedir. Eski dünyada, sirkeye tadını veren asetik asitten daha güçlü bir asit bilinmemekteydi.
Günümüzde kimya endüstrisinin vazgeçilmezlerinden olan sülfürik, nitrik ve nitromuriyatik asitleri keşfeden Câbir, kimyasal deney imkânını önemli ölçüde artırmıştır.