KKTC’ye giden süreçte ‘Yavru Vatan’ neler yaşadı?
Bundan 5 asır önce "Kesilen sakal daha gür bir şekilde yerine gelir ama kesilen kol bir daha yerine gelmez" sözüyle ilan etmişti Osmanlı, Venediklilere karşı kazandığı zaferi. Kıbrıs'ın fethi, adanın stratejik konumu nedeniyle Devlet-i Aliyye için oldukça önemliydi. O tarihten sonra ada, Türklerin ve Rumların bir arada yaşadığı bir yurt oldu. Ancak adanın talihi, Osmanlı yönetiminden çıkmasının ve İngilizlerin eline geçmesinin ardından değişti; bir daha da huzur ve barış sağlanamadı. Ta ki, 1974 yılına kadar… Bundan 35 yıl önce bugün "yavru vatan", mecliste alınan kararla KKTC, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti oldu.
Giriş Tarihi: 15.11.2018
12:07
Güncelleme Tarihi: 15.11.2018
12:14
KIBRIS BARIŞ HAREKÂTINDAN ÖNCEKİ DURUM
Türkiye ve Yunanistan'ın 11 Şubat 1959'da kabul ettiği, İngiltere ve Kıbrıs'taki iki toplumun liderlerinin de onay verdiği Zürih ve Londra antlaşmaları, bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı, toplumsal alanda otonomi ve çözümün Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından etkin garantisi ilkelerine dayanıyordu.
Adanın iki halkı arasında ortaklık temelini esas alan uluslararası antlaşmalar uyarınca 1960'da "Kıbrıs Cumhuriyeti" kuruldu ve anayasada adadaki Kıbrıslı Türk ve Rum halklarına eşit siyasi hak ve statüsü tanındı.
RUMLAR TÜRKLER ÜZERİNDEKİ BASKI VE ZULMÜ ARTIRDI
Buna karşın Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından dışlama, izole etme, adadaki varlıklarını sona erdirme ve Yunanistan ile birleşme (Enosis) yolunu açmaya yönelik girişimlerde bulundu.
Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Rumların 1963'te tek taraflı güç kullanımıyla anayasayı feshetmelerinden sonra ortadan kalktı.
Enosis hedefine ulaşabilmek için silahlanan Rumlar, Yunanistan ile 1974'e kadar Kıbrıs Türklerine saldırı, baskı ve zulmü artırdı.
HAREKÂTI KAÇINILMAZ KILAN SÜREÇ
Kıbrıs Türklerinin 1960'da kurulan ortaklık devletinin yönetiminden uzaklaştırılması üzerine Kıbrıs Rumlarının arasında görüş ayrılıkları belirmeye başladı.
EOKA mensupları arasında ortaya çıkmaya başlayan görüş ayrılıkları, Türkiye'nin müdahalesinden çekinen ve Türkleri ekonomik yoldan alt etmeyi yeğleyen Rum lider Makarios ve süratle sonuç alınmasını arzulayan eski cuntacıları içeren EOKA-B mensuplarının karşı karşıya gelmesine yol açtı.
Yunan cuntasının desteğiyle 15 Temmuz 1974'te EOKA lideri Nikos Sampson, adayı Yunanistan'a bağlamak amacıyla Makarios'a karşı darbe yaparak iktidarı kısa süre ele geçirdi ve böylece Kıbrıs'ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kastedilmiş oldu.
Adadaki darbe haberi Ankara'ya ulaşınca Milli Güvenlik Kurulu toplandı. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, toplantının ardından Türk Silahlı Kuvvetlerine Kıbrıs'a müdahale ihtimaline karşı hazırlık yapılması yönünde talimat verdi.
HAREKÂT ÖNCESİ TÜRKİYE’NİN DİPLOMATİK GİRİŞİMLERİ
Türkiye, 1960 Garanti Antlaşması çerçevesinde öncelikle usule ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmek için girişimde bulundu.
Bu kapsamda 17-18 Temmuz 1974'te İngiltere ile Türkiye arasında darbe sonrası atılabilecek adımlara yönelik Londra'da istişareler yapıldı . Söz konusu istişarelere, garantör devlet sıfatıyla Yunanistan da davet edildi ancak Yunanistan'daki cunta yönetimi görüşmelere katılmadı.
Dünya kamuoyunun Kıbrıs'taki askeri yönetime tepkileri de Türkiye'nin lehine bir ortam yaratıyordu.