Mimar Sinan’ın İstanbul’a armağan ettiği 3 köprü
Mimar Sinan, asırlar boyu ayakta kalan mimari şaheserlere imza atan, gizemi bugün bile çözülemeyen yapılar ortaya koyan bir dâhi. Peki, "Ser mimaran-ı cihan" olarak adlandırılan Mimar Sinan'ın İstanbul için inşa ettiği üç köprü hakkında ne biliyorsunuz? Sinan'ın "Amel-i Yusuf bin Abdullah" şeklindeki imzasını taşıyan günümüze ulaşabilmiş tek anıttan, bu imzanın yakın zamanda yok edildiğini duymuş muydunuz? Veya Sultan Süleyman ile usta mimarın son karşılaşmalarında ne konuştuklarını? Üzerinden ihtişamlı orduların, uzak diyarlardan gelen seyyahların, kervanların geçtiği Mimar Sinan köprülerini sizler için derledik.
Sultan Süleyman'ın köprünün yapılmasını emrettiği bu yerde evvela Bizans İmparatorluğu devrinde köprü yapıldığı, Osmanlı'nın ilk yıllarında da bu köprünün varlığını sürdürdüğü bilinir. Ancak uzun yıllar istifade edilen köprü gün gelir yıkılır.
Sultan mimarbaşına bu işi verirken ondan öncelikli beklentisi köprünün neden yıkıldığını bulması ve daha dayanıklı bir yapı için araştırma yapmasıdır. Sinan, cevabı geciktirmeden verir: "Padişahım bu köprünün yıkılmasının sebebi şudur: Hazineden para sarfında tasarrufa özen göstermişler; köprüyü denizden uzağa çekerek, kenardaki yatağa oturtmuşlar. Bu yüzden temeli dayanamayarak yıkılmıştır. Kısacası denizin kenarı hem sığ ve hem de sağlam olduğu için, köprüyü deniz tarafına kondurmak daha iyidir."
Sultan, Sinan'ın cevabından memnun olur, emr-i hümayunda bulunur ve köprünün yapımına böylece başlanır.
Başmimar haklı, seçtiği yer de isabetlidir. İki üç adam boyundaki kazıkları şahmerdan ile köprünün temeline çaktıran mimarbaşı, arşın taşlarını bunların üzerine sağlam demirlerle kenetler ve aralarına kurşun akıtarak tek parça haline getirtir.
Köprünün yapımında yüzlerce neccar, senkraş çalıştırır, gölün sularını büyük tulumbalarla çektirir. Köprünün yapımı sürerken Zigetvar'a doğru ordusunun başında yola çıkan Sultan Süleyman, köprünün hızlı ilerleyişi karşısında memnun olur, Sinan'a "Aferin" der ve yoluna devam eder.
Bu, arkasında başta Süleymaniye Külliyesi olmak üzere sayısız eser bırakan Sultan Süleyman ve onun başmimarı Sinan'ın son karşılaşması olur. Sultan vakfettiği köprünün tamamlandığını göremez. Köprü ve etrafındaki eserler oğlu II. Selim döneminde, 1567 yılında tamamlanır. Dönemin ünlü şairlerinden Hüdâyî, köprünün bitirilmesine şöyle tarih düşer:
"Tamam etti Süleyman köprüsünü Sultan Selim."
635 metre uzunluğunda, 7,17 metre genişliğindeki köprü dört ayrı bölümden oluşur. Birleşim noktalarına sulardan etkilenmemesi için sel yaranlar inşa edilmiştir.
Çevresinde geniş rıhtımlar bulunan iniş-çıkışlı köprünün, Büyükçekmece yönündeki ilk iki bölümü yedişer, üçüncüsü beş, dördüncüsü de dokuz gözlüdür. Bu 28 gözün, kemer yükseklikleri birbirine eşit değildir. Orta gözlerin kemerleri en fazla yüksekliğe sahiptir, bunların iki yanındakiler de köprünün iniş-çıkış hattına uyarak kademeli olarak alçalırlar.
Köprünün en ilginç detayı taş kolonlar üzerine oturtulmuş kitâbeli balkonlarıdır. Bu balkonlar dinlenme ve sohbet yeri olarak yapılmıştır.
Balkonlardan dördüncüsünün üzerinde yakın sayılabilecek bir zamana kadar Sinan'ın imzasını taşıyan bir kitâbe bulunuyordu.
Büyükçekmece Köprüsü "Amel-i Yusuf bin Abdullah" şeklindeki bu imzayı taşıyan günümüze ulaşabilmiş tek anıttı. Kitâbe 1960'lı yıllarda yerinden söküldü; akıbeti maalesef bilinmiyor.
Semavi Eyice'nin aktarımına göre Sinan'ın imzasının olduğu yerde bir hazine olduğuna inanan iki kişi imzayı parçalamıştır. Köprü 1970 yılında tamir edilirken, bu kitabenin bir benzeri hazırlanmış ve yerine konmuştur. Köprünün tarihi köşkünde de, 2,36 x 0,83 metre ölçüsünde, köprünün II. Selim zamanında tamamlandığını belirten kitâbe bulunmaktadır.
Silivri'de, Silivri Çayı üzerinde, Eski İstanbul-Edirne yolunun önemli geçit noktalarından birinde yer alan köprünün kitâbesi bulunmadığından kesin inşa tarihi bilinmez. 16. yüzyıl yapısı köprünün mimarının Sinan olduğu tasarımından ve adının mimarbaşının tezkirelerinde geçmesinden anlaşılır.
Silivri Köprüsü 348 metre uzunluğundadır, 32 gözden meydana gelir. Alçak bir vadide oldukça uzun inşa edilmiş köprünün gözleri Sinan'ın diğer eserlerinde olduğu gibi sivri kemerli olmayıp hafifçe basıktır.
İnşasında küfeki ve kalker cinsi taş kullanılmış, tampon duvarları büyük bloklarla örülmüştür. Köprünün sel yaranları üçgen şeklindedir. Köprünün her iki yanındaki korkuluklar demir bağlantılarla güçlendirilmiştir. İki ucunda ikişer tane baba taşı bulunur. Bu taşlar birbirinin eşi olup incelikli işlerdir.