Osmanlı sokaklarının simgesi; sakalar
Osmanlı halkı suya ve su dağıtımına oldukça önem verirdi. Bazı kimseler evlerinin yakınlarına borularla su getirerek insanların abdest almalarını sağlar; bazı eşraf da dükkanlarının önüne koydukları su küpleri ile yoldan geçenlerin susuzluklarını gidermelerine yardımcı olurlardı. Su temininde sıkıntı yaşanan mahallerde ise bu ihtiyacı "sakalar" karşılardı. Osmanlı'nın en önemli mesleklerinden biri olan "sakalar" adeta halkın şifa kaynağıydı.
Giriş Tarihi: 13.09.2019
12:19
Güncelleme Tarihi: 13.09.2019
12:52
Osmanlı'da şehir sakaları, atlı sakalar veya yaya sakaları olmak üzere ikiye ayrılırdı. Atlı sakalar atlarının yan taraflarında içine su doldurdukları deriden kırbaları taşırlardı, ağızları meşin bir bağ ile bağlanırdı.
Yaya sakaların ise 45-50 litre su alan kırbalarından başka necef tas ve kâseleri de bulunurdu. Her evin giriş kapısı yanında saka deliği diye adlandırılan taştan küçük teknecikler olurdu. Sakalar getirdiği suyu evin içine girmeden bu teknelere boşaltırlardı.
Kimi evlerde abdesthane ya da sofalara yapılan çeşmelerin duvara gömülü çömlek biçiminde küçük haznelerine yine aynı sistemle su doldurulur, oradan da bir boru ile su musluğa verilirdi.
XVI. yüzyılda bir kırbanın satış fiyatı 1 akçeydi. XIX. yüzyılda ise bir kırbanın fiyatı suyun taşındığı mesafe de göz önüne alınarak 8 ile 10 para arasındaydı. Sebilcilerin kırbası, sakaların kırbasından biraz farklıydı.
Biraz küçük olan sebilci kırbalarının ağız kısmında pirinç bir musluk da bulunurdu. Tüm kırbalar daha önceden belirlenmiş büyüklükte yapılır, su doldurulduktan sonra da ağızları mühürlenirdi.
HALKA ŞİFA OLAN DERVİŞ SAKALAR
İslam medeniyetinde su, bir şifa kaynağı olarak görülürdü. Bu yüzden de Osmanlı'da da birçok hayırsever tarafından bir sevap vesilesi olarak görülüyordu.
Halkın su ihtiyacını gidermek amacıyla pek çok hanım sultan, devlet erkânı, varlıklı kişiler çeşmeler ve sebiller yaptırmıştı. Bu kişilerin dışında derviş sakalar gibi kimseler de hayır vesilesi olması amacıyla halka suyu ücretsiz dağıtırdı.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde İstanbul'a gelen İtalyan seyyah Luigi Bassano'da Osmanlı halkının su dağıtımına verdiği önemden bahseder. Ona göre bazı kimseler büyük masraflar ederek evlerinin yakınlarına borularla getirir, bu sayede insanların hem abdest almalarını hem de susuzluklarını gidermelerini sağlarlardı. Yine, ayakkabıcı, derici vs esnaf da dükkanlarının önüne koydukları su dolu küpler ile yoldan geçenlerinin susuzluklarını gidermelerine yardımcı olurlardı.