Osmanlı'da denizcilere verilen unvanlar
Osmanlı'nın bir kara devleti mahiyetinde görülmesi, donanması ile stratejik faaliyetlere girmediği anlamına gelmez. Nitekim Osmanlı, başarıdan başarıya koştuğu dönemlerde çok güçlü bir deniz gücüne sahip olmuştur. Peki, Osmanlı'da donanmanın sefere çıkmasıyla kalyoncuların görevlendirildiğini biliyor muydunuz? Ya da tümgenerale denk olan rütbenin Riyâle-i Hümâyun olduğunu? Sizler için, Osmanlı'da denizcilere verilen unvanları derledik.
Giriş Tarihi: 13.04.2020
17:42
Güncelleme Tarihi: 13.04.2020
18:18
Kaptan-ı derya, Osmanlı İmparatorluğu'nda donanma komutanlarına verilen addır.
Divan-ı Hümayun'a üye olarak katılır, Osmanlı İmparatorluğu'nun "deniz eyaletleri" diye adlandırılan eyaletlerini (Cezayir, Tunus, Trablusgarp, Akdeniz adaları) doğrudan ya da denizci paşalar aracılığıyla denetimleri altında tutarlardı. Başlangıçta Gelibolu'da daha sonraları İstanbul'da Kasımpaşa'da oturan ve semt ile tersanenin güvenliğinden sorumlu olan kaptanıderyaların unvanı Tanzimat döneminde kaldırıldı.
Nasıl giyinirlerdi?
Osmanlı Bahriyesi'nin en büyük amiri ve donanmanın başkumandanı olan Kaptan Paşalar, devlet protokolüne göre resmi günlerde ve törenlerde başlarına yalnız sağ tarafı sırma şerit ile süslü "Kallavi " giymişlerdir. Üzerlerine yeşil atlas üzerine samur kaplı dört parça kürklü kaftan, bunun altına krem renkli çubuklu ipek kumaştan entari, entarinin altına da koyu fes rengi bir şalvar giymişlerdir. Ayaklarında ise sarı deriden ucu kalkık "Yemeni " adı verilen ayakkabı bulunurdu. Kaptan Paşanın kaftan içindeki kuşağından dışarıya doğru değerli mücevheratla süslü bir hançer çıkardı.
Tarihi arşivden Osmanlı kıyafetleri
Osmanlı donanmasında kadırga döneminde, devlete ait gemileri yöneten bugünkü anlamda Tuğamiral rütbesinde olan gemi kaptanlarına "Hassa reisi" veya "Kaptan" adı verilmiştir. 17. yüzyıla kadar donanma ümerası (üstsubaylar) bu isimle anılmıştır. Kadırga kaptanlığı bugünkü anlamda Donanma Komutanlığı görevine denk bir rütbedir.
Nasıl giyinirlerdi?
18. yüzyılda Kadırga Kaptanı , etrafı ve kol altları sırma şeritli, "Fermene " adlı işlemeli cepkeni giyerlerdi. Cepkenin içinde menekşe pembesi ve önü 18 sarı düğmeli bir gömlek buluunurdu.Gömleğin üzerine ise fıstık renginde kolları ve yakası sarı sırma işlemeli bir yelek vardı. Yeleğin kolları uzun olduğu gibi, içi de ipek astarlı olup, bu astar kol kapaklarından dışarı çıkardı. Koyu mavi şal kumaştan bol bir şalvar giyerve bele ise kamalarını muhafaza etmek için uçuk mavi renkte kuşak bağlarlardı. Kadırga Kaptanının başında kırmızı ve uçları sırmalı bir sarık bulunurdu.
1682 yılından itibaren kullanılmaya başlanılan Kapudâne ifadesi, Latince'de Capitane'den alınmıştır; Birinci Ferik Amiral, yani Oramiral karşılığında bir rütbe anlamına gelir. Kapudâne, Derya Kaptanı'ndan sonra Donanma ve Tersanenin en büyük amiri sayılmış ve bugünkü anlamda Donanma Komutanlığı görevini yürütmüştür.
Nasıl giyinirlerdi?
Kapudâne , sırtına yeşil renkli Hint kumaşından, önü samur kürklü bir kaftan, içine de Sivas kumaşından koyu kahve rengi bir entari giyerdi. Başında beyaz sarığı andırır bir serpuş, elinde yeşil renkli bir asâ, ayağında ise sarı deriden bir yemeni bulunurdu.
"Patrona " ifadesi Ferik Amiral veya bugünkü anlamda Koramiral rütbesine karşılık gelmiştir. Askeri kalyonların ikinci kaptanı olan Patrona, tersanenin asayiş işlerinden sorumlu olmuştur. 1855 yılından itibaren Patronalara "Ferik Amiral" adı verilmiştir.
Nasıl giyinirlerdi?
Patrona, sırtına yeşil Hint kumaşından, önü samur kürklü bir kaftan, içine de üstü işlemeli beyaz renk bir elbise giymiştir. Başında beyaz sarığı andırır bir serpuş, elinde mavi renkli bir asâ, ayağında da sarı deriden bir yemeni bulunmuştur.
Osmanlı donanmasında kapudane ve patronadan sonra gelen ve tümgenerale denk bir aşama anlamına gelmektedir. Liva Amiral, bugünkü anlamda Tuğamiral rütbesinde olan bu kaptanın gemisine "Riyâle-i Hümâyun" adı verilmiştir. Askeri kalyonların üçüncü kaptanı olan Riyâle, 1855 yılından sonra "Liva Amiral" adını almıştır.
Nasıl giyinirlerdi?
Riyâle, sırtına mavi renkli Hint kumaşından ve ortası samur kürklü bir kaftan, içine de Kapudâne gibi koyu kahve rengi bir entari giyerdi. Başında beyaz sarığı andırır bir serpuş, elinde mavi renkli asası, ayağında da sarı deriden yemenisi bulunurdu.