Osmanlı'nın ilk Barok mimari eseri 'Nuruosmaniye'
"Osmanlı'nın nuru" olarak adlandırılan Nuruosmaniye Külliyesi, klasik Osmanlı formu ile Batı'nın barok mimari ve süsleme detaylarının en iyi şekilde sentezlendiği ilk ve tek mimari yapı olarak yıllara meydan okuyor.
Giriş Tarihi: 10.09.2018
16:30
Güncelleme Tarihi: 10.09.2018
16:41
"Osmanlı'nın nuru" olarak adlandırılan Nuruosmaniye Külliyesi, klasik Osmanlı formu ile Batı'nın Barok mimari ve süsleme detaylarının en iyi şekilde sentezlendiği ilk mimari yapı olarak 263 yıldır ihtişamını koruyor.
18. yüzyılda Osmanlı Cihan Devleti'nin Batı ile artan diplomatik, kültürel ve ticari ilişkilerinin bir yansıması olarak, Osmanlı payitahtında Avrupa mimarisinin etkisinin görülmeye başladığı dönemde inşa edilen külliye, mekana hakim ana kubbesi, hünkar mahfili, münhani (eğrisel) kemerleri ile Osmanlı'da inşa edilmiş ilk barok mimari olma özelliğini taşıyor.
Çevresi küçük kubbelerle çevrilmiş "U" şeklindeki avlusuyla farklı bir hava yakalanan Nuruosmaniye Külliyesi'nde kullanılan barok ve rokoko bezemeler, Osmanlı ustalarının elinde farklılaşarak, eşsiz sanat süslemelerine dönüştü.
Sultan I. Mahmud tarafından 1748 yılında yaptırılan Nuruosmaniye Camisi'nin inşasıyla başlayan külliyenin yapımı, I. Mahmud'un erken vefatı dolayısıyla kardeşi III. Osman zamanında, sadrazam Mehmet Said Paşa'nın gayretiyle Mimar Simeon Kalfa ve Mustafa Ağa yönetiminde 1755 yılında tamamlandı.
İstanbul'un önemli ticaret merkezlerinden Kapalıçarşı'nın Nuruosmaniye çıkışında ve İstanbul'un yedi tepesinden ikincisinde yer alan, cami, hünkar kasrı, çeşme, kütüphane, iki sebil, medrese, türbe, aşevi ve dükkanlardan oluşan külliye, klasik dönem Selatin külliyelerinden farklılaşıyor.
2016 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınan külliye, 2010-2017 yılları arasında İstanbul Vakıflar 1.Bölge Müdürlüğü tarafından kapsamlı bir restorasyondan geçirildi.
Külliyenin restorasyonu sırasında 2013 yılında Nuruosmaniye Camisi'nin altından 420 kamyon balçık çıkarılarak, 8,5 metre derine inilmesiyle tarihi caminin altında, varlığı bilinen ama yıllarca atık ve çöplerle dolmuş ve gözden kaybolmuş 825 metrekare kullanım alanlı, 2 bin 42 metrekare büyüklüğünde bir mahzene ulaşıldı.