Ramazan Bayramı'na dair 10 Osmanlı adeti
Ramazan, Osmanlı döneminde kültür ve medeniyetin izleri ile şekillenmiş; bu mübarek aya özel pek çok farklı adet ortaya çıkmıştı. Mahyalar, zimem defterleri, büyük iftar sofraları, sadaka taşları, diş kirası ve dahası… Ramazan ayı, Osmanlı ile farklı bir boyut kazanmış; bu gelenekler yüzyıllar boyunca nesilden nesile aktarılmıştı. Peki, Osmanlı'da Ramazan Bayramı nasıl geçerdi? Ramazan-ı şerifi geride bırakıp bayramı karşıladığımız bu mübarek günde, Ramazan Bayramı'na dair 10 Osmanlı adetini sizlerle buluşturuyoruz.
Ramazan Bayramı, Osmanlı döneminde "Iyd-i Said-i Fıtr" olarak adlandırılırdı. Müslüman âlemi için oldukça önemli olan Ramazan ayının ortalarına gelindiğinde bayram için hazırlıklara başlanırdı.
Haliyle o dönemde hazır giyim yoktu. O nedenle ya bireyler kendi kıyafetlerini kendileri dikmeye başlar ya da mahallelerdeki terzilere bu işi bırakırlardı.
Fatih Sultan Mehmet tarafından kanunlaştırılan saraydaki bayramlaşmanın belli usul ve kaideleri vardı. Padişah bayram sabahı sabah namazını sarayda Hırka-i Saadet Dairesi'nde kılardı.
Hırka-i Saadet kapısı önüne bir kafes konulur, içeriye de taht kurulurdu. Padişah oturduktan sonra orada hazır bulunan imam ve hatipler birer aşr-ı şerif okurlardı.
Padişahın bayramını tebrik edecek olanların adları önceden tespit edilirdi. Tebrik merasimi bittikten sonra teşrifatçı efendi merasimin sona erdiğini padişaha arz ederdi.
Padişah Has Oda'ya geçer ve başta Ayasofya olmak üzere Sultan Ahmet, Süleymaniye gibi büyük camilerden birine bayram namazına gitmek üzere üstünü değiştirirdi.
Osmanlı padişahı, bayram namazı kılacağı camiyi kendisi seçerdi. Padişahların bu yolculuğunda onlara "bayram alayı" eşlik ederdi.
Bayram alayında Osmanlı hükümdarı, başında mücevherli üsküf, bellerinde incili kuşak ve mücevher kakmalı entari ve kaftanlarla yürürdü. Sadrazamı ise sağ elinde gümüş asa, sırtında kısa kürkle yanında bulunurdu.