Sabuncuoğlu Şerefeddin kimdir? Sabuncuoğlu Şerefeddin'in hastalıkları tedavi yöntemleri
Fatih devrinde yaşayan Sabuncuoğlu Şerefeddin, Osmanlı'nın önemli cerrahlarından biriydi. Döneminin en iyi hekimlerinden biri olan Sabuncuoğlu, insanlara fayda sağlaması için eserlerini Türkçe kaleme aldı. Bu eserler Osmanlı tıbbına yön verdiği gibi cerrahi aletler ve ameliyatları tasvir eden görsellerle cerrahi tarihinde önemli bir yere sahipti. Peki, Sabuncuoğlu Şerefeddin'in hastalıklara karşı uyguladığı tedavi yöntemleri nelerdi?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Sabuncuoğlu Şerefeddin, göze zarar veren hastalıklardan biri olan kıl bitmesini şöyle tanımlar:
"Gözde fazla kıl bitse, doğal mecranın dışında, kirpiklerin altında göze zarar verir; çeşitli hastalıklar meydana gelir; gözyaşı akması; kapakların kıvrılması; gözün ağırlaşması gibi."
O, bu durumda göz kapağının kesilerek kıl kökünün çıkarılması gerektiğini söyler. Kesip dikmek dediği bu cerrahi müdahalenin nasıl olması gerektiğini şöyle aktarır: 'Hastanın başını önüne al; kapağını devir; fazla kılı, altından kes; göz pınarından göz kuyruğuna kadar kes; ondan sonra iki parça kayış al; gözün uzunluğunda olsun; ensiz olsun. İki parça kes öyle ki onlar bağı tutabilsin. Ondan sonra arkuri olarak işaretlediğin yeri o iki ağacın içine al; ağaçları iki uçlarını sıkıca bağla, öyle ki diplerindeki doku çürüsün; eğer hasta eğilse düşmesin. Bu kısmı makasla kes; cerahati ortadan kalkar."
Sabuncuoğlu Şerefeddin unutkanlıktan mustarip hastalar için macun yapılması, işe yaramazsa dağlanması gerektiğini söyler:
"İlaçları kullandıktan sonra hasta illetten kurtulmazsa, hastanın başına otlardan oluşan bir macun yapılır, kafaya sürülür ve kapatılır. Birkaç kere tekrar edilir. Bundan fayda gelmezse 3 defa dağlanır. Ensenin yumru yerinden boynun dibine kadar sırasıyla bir parmak arayla dağla ve ilaç sür. Eğer hasta tahammül edebilirse fazla dağlama da yapılabilir."
Şerefeddin Sabuncuoğlu'nun göze inen su olarak bahsettiği katarakt, en popüler konusudur. Eserlerinde katarakta kullandığı neşter biçimlerinin resimlerinde keskinlik ve şekil ayrıntılarına dek oldukça geniş bir biçimde bahseder: "Göze inen suyun çeşit ve cinsleri tedavi bahsinde anlatılmıştır. Hasta hekimin önünde diz çökerek oturtulur. Işığa karşı, güneşe yakın yerde hastanın gören gözü sağlamca kapatılır. Daha sonra, açılacak göz sol göz ise sol elle üst kapak yukarıya kaldırılır. Şayet sağ göz ise sağ elle sağ üst kapak yukarıya kaldırılır. Mikdahın (suyu çıkarma aleti, mil) ucunu gözün akı üzerine, iklile (limbus) yakın yere alet konur, gözün kuyruk tarafından mikdah elle tutularak sokulur. Gözün akında mikdahın içeriye girdiğinin işareti şudur ki, sanki mikdah boşluğa girmiş gibi hissedilir.
Mikdahın içeriye giren bölümünün uzunluğu, göz bebeğinden ileri tabakanın sonuna kadar girmelidir ki bu bölgeye tabipler iklil, yani "tac-ül ayn" derler. O zaman mil gözün içine girer ve dışarıdan bakan tabaka-i karniyyenin berraklığından milin rengini görür. Sonra mikdah yukarıya kaldırılır ve o mevzi birkaç defa aşağıya basılır. Böylece, tabaka-i nebiyyenin deliği arınmış olur. Hasta, her şeyi görür. Mikdah, göz içinde bir zaman bekletilir. Bunun sebebi: su yukarı çıkarsa tekrar aşağı indirilmesi içindir. Suyun yerinde durduğu tespit edilirse, mikdah (mil) çıkartılır. Daha sonra tuzlu su ile göz içi yıkanır. Gözün dışına da gül yağı ve yumurta akı karışımı yün parçası ile tatbik edilir. Her iki göz bağlanır. Eğer mil göze kolaylıkla girmezse, gözün katılığındandır.
Kronik migren "iki şakaktaki iki atardamarın yavaşça çekip çıkarmanın yolunu bildirir:
Müzmin yarım baş ağrısı olursa ya nezle sahibi olsa, iki yarım baş ağrısına ya şakakların kaslarında baş ağrısı gelse ve müzmin olsa ve ilaç fayda etmese, bu bahsettiğimiz hastalıklarda bu iki şakaktaki iki atardamarı yavaşçça çekmesini ve dağlanmasını tecrübe etmişiz. Dağlamanın yolundan yukarıda bahsettik. Yapılan işin üslubu şudur: Hastanın şakaklarındaki saçı kesesin, atardamarı bulasın, kanın akış hareketi doğrultusunda (ama soğukta bazı kişilerde bulamazsın) o zaman hastanın başını bir bezle bağla ve o bölgeye bez sür ya da su dök ki damar görülsün. O zaman neflteri al…"