Satrancın İslam uygarlığına uzanan tarihine dair 12 ilginç bilgi
Satranç 64 kare ve 32 taştan mürekkep zihinsel bir harp oyunudur. Tahtasının dar boyutları ve mütevazı görüntüsü bizleri yanıltsa da satrançta oynanabilecek olası oyun sayısı, tüm evrendeki atomların sayısından daha fazladır. Peki, dünyanın en çok oynanan bu strateji oyununun kökenlerinin İslam uygarlığına uzandığını biliyor muydunuz? Veya Avrupa'ya, Batı'ya seyahat eden Müslümanlar ve tüccarlar tarafından ulaştırıldığını? Satrancın İslam uygarlığına uzanan tarihine dair 12 ilginç bilgiyi sizler için derledik.
"Çaturanga" adında kadim bir Hint oyunu vardır: "Dört ayaklı" anlamına gelen bu kelime muhtemelen eski Hint ordusunun fil, süvari, savaş arabası ve piyadelerden oluşan dört ayrı kanadını temsil ederek birer gönderme yapıyor.
Çaturanga, bugünkü satrancın birebir aynısı olmasa da onun bir öncüsü gibidir.
14. yüzyıla ait bir el yazması, Hintli bir elçinin satrancı nasıl İran sarayına getirdiğini anlatır. Satranç, buradan Orta Çağ İspanya'sına seyahat eden Araplarca Avrupa'ya kadar götürülmüştür.
Avrupa'ya ulaşmadan biraz önce, İranlılar oyunu "çetreng" biçiminde geliştirip savaş oyunu olarak kullanıyorlardı.
O dönemde, satranç taşları şu şekilde isimlendiriliyordu: Şah, bugünkü şah ile aynıydı. Günümüzde vezir olarak bilinen taşa o devirde genel anlamında firzan adı verilirdi. Fil günümüzde fil taşıyla aynı olup Avrupa'da yaygın olarak piskopos adıyla bilinmektedir.
Feres, bugünkü ata tekabül etmektedir. Ruk adlı savaş arabası bugün kale olarak bilinmektedir ve Beydak isimli piyade askeri, piyondur.
Hem halk hem de soylular arasında popüler olan bu oyunu Abbasi halifeleri de oldukça severdi. Bu oyunun ünlü ustaları arasında Es Sûlî, Râzî, Adenî ve İbnü'n Nedîm bulunmaktaydı.
Rus satranç ustası Yuri Averbak'ın kazandığı bir şampiyona karşılaşmasında izleyenleri şaşırtan bir hamlesi, çoğu kişi tarafından yeni ve dâhiyane bir fikir sanılmakla beraber, aslında bundan yaklaşık bin yıl kadar önce Es Sûlî tarafından geliştirilmişti.