Sultan Abdülhamid Enver Paşa’yı neden Küba’ya gönderdi?
Sultan II. Abdülhamid, dış politikanın öneminin arttığı bir dönemde hükümdar oldu. Onun diplomasi faaliyetleri daima "denge siyaseti" çerçevesinde gerçekleşti. 93 Harbi sonrası Balkanlardaki toprak kaybının ardından Girit sorunu gündeme geldi; meseleye Avrupalı ülkeler de dâhil oldu. Adada Yunanistan'ın kışkırtmalarıyla 30 yıl boyunca süregelen isyanların mahiyeti, Sultan Abdülhamid'e göre Küba ile benzerlik gösterebilirdi. Zira Küba da 30 yıldır İspanya'ya karşı bağımsızlık savaşı yürütüyordu. Küba'da iç isyanlar ve sonrasında izlenen politikaların Girit sorununun çözümünde etkili olması mümkündü. Abdülhamid, bu meseleyi araştırmak amacıyla Hasan Enver Paşa'yı görevlendirdi ve yerinde gözlem yaparak rapor hazırlaması için onu Küba'ya gönderdi.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Girit sorunu, 30 yılın üzerinde süren isyanlar göz önüne alındığında, Sultan Abdülhamid'in aklına "Küba'nın bağımsızlık savaşı ile bağlantı gösterebilir mi?" sorusunu getiriyordu.
Zira Küba, İspanya'dan bağımsızlığını elde etmek için 30 yıl boyunca savaşmış; bu savaşın nasıl bir gelişim gösterebileceği, Kübalıların verdikleri mücadele ve sorunun çözümü için ortaya konmaya çalışılan çabalar, Abdülhamid tarafından merak edilmişti.
Sultan Abdülhamid, Küba'da gerçekleşen bu dönüşümlerin Girit'teki isyanın çözüme ulaşmasında yararlı olup olmayacağını öğrenmek istemişti.
Ayrıca burada yaşanan savaşın Osmanlı Devleti'nin ticari ilişkilerini ne şekilde etkileyeceği, İspanya'nın buradaki isyanı kontrol edebilecek güçte olup olmadığı, ABD'nin bu anlaşmazlıktaki rolü de araştırılması istenen diğer konulardı.
Sultan II. Abdülhamid, adadaki meseleleri açıklığa kavuşturmak, incelemeler yapmak ve durumu yerinde analiz etmek için Küba'ya heyet gönderme kararı aldı.
Konu ile ilgili rapor hazırlamak üzere ise yaverlerinden ve Erkan-ı Harbiye'de Tuğgeneral olarak görev yapan Hasan Enver Paşa'yı görevlendirdi.
Abdülhamid'in en yetenekli yaverlerinden olan Hasan Enver Paşa, aynı zamanda 1897 Türk-Yunan Savaşı'nı takip etmek üzere kurulan 50 kişilik Askeri Teftiş Heyeti'nin de daimi üyesiydi.
Hasan Enver Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde ön plana çıkan bir isimdi.
Abdülhamid'in yetenekli yaveri olarak tanınan Enver Paşa, siyasi ve askeri alanda Osmanlı Devleti'ne önemli katkılar sağlayan Leh asıllı Mustafa Celaleddin Paşa'nın yani doğum adıyla Konstanty Borzecki'nin oğludur.
Mirliva Enver Paşa, Hasan Enver Paşa, Ferik Enver Paşa ve Edward Enver olarak tanınan Enver Paşa, aynı zamanda Nazım Hikmet'in annesi Celile Hanım'ın ve Oktay Rifat'ın annesi Münevver Hanım'ın babasıdır.
(x) 🔍 Sessiz bir vedanın öyküsü: "Sessiz Gemi" şiiri
Hasan Enver Paşa, daha önce de Abdülhamid tarafından Selanik'te Türk olmayan nüfusun maneviyatını araştırmakla görevlendirilmişti.
Balkanlarda oldukça karmaşık meselelerde önemli hizmetlerde bulunan Enver Paşa, Selanik'te bölgedeki duruma ilişkin özel araştırma yapmış ve bu konuya ilişkin görüşlerini bildiren raporlar sunmuştu.
İyi bir eğitim almış, derin bir askeri bilgiye sahip olması yanında Enver Paşa, Arapça, Farsça ile birlikte Batı dillerini de iyi derecede biliyordu ve İspanyolcaya da vakıftı.
Böylece Küba'ya göç etmiş Osmanlı tebaasıyla rahatça anlaşabileceği, Ladino adlı şehirdeki Yahudilerin konuştukları İspanyolcayı konuşabileceği düşüncesi ile Enver Paşa görevlendirilmiş, İstanbul'dan bir heyet ile yola çıkmıştı.