Sultan II. Abdülhamid'in politikası: İttihad-ı İslam
İttihad-ı İslam, 19. yüzyılın son çeyreğinde gündeme gelen bir ideolojiydi ve Müslümanlar arasında birlik sağlayarak sömürgeciliğe karşı koymayı amaçlıyordu. Sultan II. Abdülhamid, hem düşünce yapısı hem de dini inancı nedeniyle bu politikayı destekledi; İslam aleminin bütünleşmesi için yurt içinde ve dışında pek çok faaliyette bulundu. Hilafet makamını padişahlıktan daha çok önemsedi. Müslümanlar arasında ortak bir şuur uyandırdı ve bu şuur, dönemin önemli siyasi olaylarında etkili oldu.
Sultan II. Abdülhamid döneminde Müslümanlar arasında birlik sağlayarak sömürgeciliğe karşı koymayı amaçlayan siyaset için kullanılır.
Siyasi bir ideoloji olarak kullanılmadan önce, Müslümanlar arasında kaynağı Kur'an-ı Kerim ve hadisler olan, birlik, kardeşlik ve yardımlaşma duygularının ifadesi manasında nitelendiriliyordu.
Zaman zaman gayri müslim devletlerle olan mücadeleler sırasında, birbirlerinden yardım isterken bu ifadelerle din kardeşliğinin sorumluluklarına atıfta bulunuluyordu.
Osmanlı ülkeleri dışındaki Müslüman devletler, sömürgeci Avrupa devletlerinin işgallerine maruz kaldılar ve bağımsızlıklarını kaybettiler.
Bu devletlerin, hilafet sancağını elinde bulunduran Osmanlı Devleti'nden beklentileri büyüktü. Bu psikolojik atmosferde, Osmanlı'nın bekası için İslamcılık ideolojisine evrensel bir açılım gerekiyordu.
İttihâd-ı İslam, kavram olarak ilk defa Namık Kemal tarafından 1869'da kullanıldı. Batı literatüründeki karşılığı olan "Panislamizm" tabiri ise ilk kez 1875'te dile getirildi.
Batı dünyası bu kavramı, daha çok olumsuz anlamda ve Müslümanlar arasında Batı'ya karşı organize edilen tehlikeli bir askerî teşkilatlanma olarak sundu.
Bu dergi, Müslümanlar arasındaki dayanışmanın önemi ve Avrupa tehdidine karşı hilâfet etrafında birleşilmesi gerekliliği üzerinde duruyordu.
Ayrıca Arapçaya çevrilerek hac mevsiminde hacılara dağıtılan risâle, muhtemelen İslam dünyasında bu adı taşıyan ilk eserdir.