Doğanın saklı güzellikleri 'pembe göller'
Mavi, yeşil ve kahverengi olarak görmeye alıştığımız göllerin bazıları, yıl içinde sıcaklık değişimine bağlı olarak renk değiştiriyor. Renk değişimi sonrasında pembe olan göller, görenleri kendine hayran bırakıyor. Masalsı görünümleriyle dikkat geçen pembe gölleri derledik.
Yüksek tuz oranları ve bol alg barındırmasıyla bilinen Hutt Gölü'nde, belli dönemlerde alg sayısında ciddi artışlar oluyor. Bu dönemlerde göl pembeye dönüyor, diğer zamanlar normal bir göl renginde görünüyor.
Batı Avustralya'da bulunan göldeki alg sayılarında yılın belli dönemlerinde ciddi bir artış yaşanıyor. Alglerin arttığı dönemlerde göl daha koyu pembe olup, diğer dönemlerde belli belirsiz bir pembe görünümü alıyor. Turistlerin ilgisini çeken bu pembe göl sıcaklık ne kadar artarsa o kadar koyu pembe oluyor.
Tanzanya'da, Kenya sınırının yakınında yer alan Natron Gölü'nün uzunluğu 52 kilometre, eni ise 22 kilometre olan bu gölde derinlik en fazla 3 metredir.
Doğu Afrika'daki iki alkalik gölden biri olarak tanınan Natron Gölü, sıcak su kaynaklarına ek olarak bölgedeki derelerle besleniyor.
Tuz ve soda gölü özelliğine sahip olan bol mineralli Natron'daki eşsiz su bitkileri, gölün rengini yılda birkaç kez renklendiriyor. Gölün suyu yüksek pH değerine uyum sağlamamış hayvanların derisi ve gözlerini yakabiliyor. Ortalama 50-60 derece sıcaklığa sahip olan göl, milyonlarca flamingonun üreme alanı. Bu flamingolar da göldeki alglerden besleniyor.
Gölde bol miktarda bulunan sodyum karbonat, ölen hayvanların çürümesini engelleyip fosilleşmesi sürecini hızlandırdığı için göl civarında çok sayıda taşlaşmış hayvan da göze çarpıyor.
Hillier Gölü, Batı Avustralya'nın güney sahilleri boyunca uzanan Recherche Takımadalarından Middle Adası'nda bulunuyor. Göl, okyanustan ince bir kumsal ve yeşillik ile ayrılıyor. 600 metre uzunluğa sahip Hillier Gölü, pembe rengiyle insanların ilgisini çekiyor.
Pembe Hillier Gölü, ilk kez 1802 yılında Matthew Flinders tarafından keşfedildi. Gölden bir kova su alınsa dahi, su pembe rengini koruyor. Senede yaklaşık 24 ton tuz çıkarılabilen Hillier Gölü'nün çevresi beyaz tuz kümeleriyle çevrili. Geçmişte buradan tuz çıkartılsa da artık turizm amaçlı kullanıldığı için tuz çıkarımı sonlandırıldı.
Gölün renginin fazla tuz, bakteriler ve alglerden ileri geldiği tahmin ediliyor. 1950 yılında bir grup bilim insanları, tarafından incelenen gölde Dunaliella salma türü bir su yosunu bulmayı umdular. Bu yosunlar, yüksek tuz seviyesinin yanında yeterli ısı ve ışığa sahip olduğunda kırmızı bir pigment olan beta karoten biriktirmeye başlıyor. Gölün tabanında ki tuz kabuğunda da pembe halobacteria yetişir ve gölün rengi D. salina ve H. cutirubrum arasındaki dengenin bir sonucu olarak göründüğü rengi alır.
Göl insan sağlığına zararı bulunmasa da sadece araştırma amaçlı kullanıldığı için yüzmek mümkün değildir.