Emojiler iletişimin ölüm fermanı mı?

Teknolojiyle birlikte hayatımıza pek çok yenilik de girmeye başladı. Özellikle 2000'li yıllardan sonra evrensel bir dil olarak gelişen ve sıkça kullanılmaya başlanan emojiler, yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Gülen yüzden korkan ifadeye, arabadan üç maymuna kadar 3 bine yakın görselden oluşan emojiler, duyguların da karşı tarafa aktarılması noktasında kullanılmaya devam ediyor. Dünyada elektronik iletişimin olduğu her yeri emojiler ele geçirdi. Yiyecek siparişlerinde 🍕 dahi emojiler kullanılıyor. Kelimelerin yerini gasp eden emojiler hem kişiler hem de markalar için önemli bir ticaret biçimi haline geldi. Dünyaca ünlü isimler bile kendi arasında emoji yarışına girdi.

Etrafınızda nereye baksanız, başı öne eğilmiş vaziyette, parmakları bir ekranın ucunda ve yüzünde herhangi bir mimik bulunmayan insanlar görmek mümkün. Etrafınızda nereye baksanız, başı öne eğilmiş vaziyette, parmakları bir ekranın ucunda ve yüzünde herhangi bir mimik bulunmayan insanlar görmek mümkün. Aslında o anda yüzümüz gülmüyor fakat sosyal medyaya kahkahalarımız hakim oluyor . Dijital ortamda yazı dilinin yerini almaya başlayan emojili iletişim, yerel ve milli dilleri tehdit ediyor.

Kelimelerle ifade edilemeyen şeyler emojilerle anlatılmaya başlanırken, yapılan bir araştırmada erkeklerin kadınlara göre daha fazla emoji kullandığı ortaya çıktı. En çok kullanılan emojiler ise kalp ❤, tamam anlamındaki el işareti 👍 ve gözlerden yaş gelerek gülme 😂 olarak ön plana çıkıyor.

İnternet ortamında harfler yerine emojilerle anlaşıyoruz. Gerçek hayatta kurduğumuz sınırlı ilişkiler sebebiyle, kullandığımız kelime sayıları azaldı; buna bağlı olarak duygusal tepkilerimiz de robotlaştı. Birey, reelde asık suratlı bir fiziki görünüşte olmasına rağmen o anki durumda, gülen bir emoji 😁 kullanmayı tercih ediyor. Birine karşı sevgisini göstermek isteyen birey, gözlerinden kalp çıkan emojiyi 😍 kullanıyor. Bu ve gibi durumlar aslında herkesin başvurduğu bir yol. Teknolojinin giderek ilerlemesi, küçük yaşlardan itibaren hayatımıza dahil olması sabırsızlıkla birlikte tahammülsüzlüğü ve üşengeçliği beraberinde getirdi. Selam verirken dahi harf eksilten (Slm!) bireyler bunu artık emojiyle ✋ yapabileceğini düşünüyor ve kendi içinde bu durumu normalleştiriyor. Evet, bu salgının giderek yaygınlaşmasına "normalleştirme" durumu neden oluyor diyebiliriz.

Emojiler, 1990'lı yılların sonunda Japonya'da, dünyanın ilk mobil internet sistemi NTT DoCoMo'nun i-mode mobile internet platformunda çalışan ekibin bir üyesi olan Shigetaka Kurita ( Japon arayüz tasarımcısı ve emojinin mucidi) tarafından ortaya çıkarıldı. İlk 180 emojiyi bir ayda ortaya çıkaran Kurita, bu bir ayın ilk on gününde saha araştırmasını bizzat yaparak insanların kendilerini nasıl ifade ettiklerini gözlemledi. Orijinal Japon sembollerinden türeyen ilk nesil emojiler (722 adet) "Level 1 Emojiler" olarak biliniyor. Sonuç olarak mangalardan ve Japon piktogramlarından* esinlenilerek meydana getirilen bu emojiler, bugün dünyanın her yerinden milyonlarca insanı etkilemeye devam ediyor.

*Piktogram ya da piktograf bir eşyayı, bir objeyi, bir yeri, bir işleyişi, bir kavramı resmetme yoluyla temsil eden semboldür. Bu sembollere dayalı yazı sistemine "piktografi" denir. Piktografi; temsili ve grafiksel çizimler şeklinde kullanılan bir anlatım biçimidir.

Emoji salgını Japonya'da başladı ancak bunu bir fenomen haline getiren Amerikan gençliği oldu. Ülkede halen emoji sanat sergileri, emoji şiir kitapları, emoji sosyal ağları var. Hatta modacılar artık tasarımlarında emojilere yer veriyor.

FiveThirtyEight adlı data toplama sitesinin araştırmasına göre, Twitter'da en çok kullanılan emojiler, kalp işareti ❤, gözlerinden yaşlar çıkarak eğlenen surat 😂, hiç eğlenmeyen surat 😒, kalp göz 😍 ve rahatlamış surat 😌…