İstanbul’un güzelliğiyle dillere destan 5 yalısı
İstanbul, dillere destan güzelliğinin önemli bir kısmını Avrupa ile Asya kıtalarını ayıran Boğazı'na borçludur. Boğaz'ın iki yanında yer alan yalılar şehrin birçok dönemine şahitlik etmiş, birçok hikâyenin kahramanı olmuştur. Tarihi omuzlarında taşıyan bu yalıların her birinin farklı bir hikayesi ve mimari özellikleri vardır. Onları birleştiren nokta ise şehre kattıkları masalsı güzelliktir... Kimi zaman vapurla geçerken ihtişamına hayran kaldığımız, kimi zamansa sahil boyunca yürürken gözümüze çarpan İstanbul'un incisi 5 yalıyı derledik…
Önceki Resimler için Tıklayınız
Kıbrıslı Yalısı, İstanbul Üsküdar'da Kandilli Göksu Caddesi'nde bulunan ve İstanbulda Boğaz'a en geniş cephesi olan yalıdır.
Yalının hikayesi
📌Yalının ilk sahibi I. Abdülhamit'in sadrazamlarından İzzet Mehmet Paşa'ydı. İzzet Mehmet Paşa, Kara Vezir adı ile anılan Silahtar Mehmet Paşa'nın ölümünden sonra ikinci kez sadrazamlığa getirilmişti. Bu nedenle de yalı Kara Vezir Yalısı olarak da anılmaktadır.
📌Yalı, 18. yüzyıl'ın son çeyreğinde yapıldı. 1781 yılında, ikinci sadaretinde iken görevine son verilen ve 1783'te Belgrad valisi iken vefat eden İzzet Paşa'nın yalısı, o tarihlerde ikinci Mirahur olan oğlu Sait Mehmet Bey'e geçmişti.
Mirahur: Osmanlıda has ahırın ikinci üst düzey görevlisidir.
📌Bir süre bu yalıda oturan İzzet Paşa ailesi 1794 yılında yalıyı bu sefer yine İzzet Paşa ile aynı isimli olan III. Selim'in sadrazamlarından olan İzzet Mehmet Paşa'ya kiralamışlardı. 1811'de Sait Bey'in ölümünden sonra, oğlu Kapıcıbaşılarından Mehmet Ataullah Bey, büyükbabasının Kandilli'deki bu yalısında ikamet etmeye başladı.
Bu yalı Piyer Loti ve Yahya Kemal gibi yazarların çok sevdiği bir toplantı yeriydi ve Iraklı Kral Faysal ve Fransız Prensesi Eugine gibi ünlüleri ağırlamıştır.
Yalının mimari özellikleri
📌Yalı'nın sofalarından başka, alt katta on beş, üst katla altı olmak üzere toplam 21 odası vardır.
📌Selamlık sofasının dört köşesinde de odalar vardır. Odaların tavanları alçıdan bitkisel motiflerle örülüdür. Doğu salonunun zemini taşlardan yapılmış mozaiklerdendir ve ortasında mermer bir fıskiye vardır.
📌Yalının deniz ve bahçe tarafındaki eyvanların tavanları ahşap kabartmalıdır. Yalının duvarlarındaki tablolar arasında Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa'nın da yağlı boya tablosu vardır. Yalının cephesi çıkmalarla hareketlendirilmiştir. Burada ince uzun pencerelere sıra halinde yer verilmiştir.
Eyvan: Genel olarak binaların ortasında bulunan ve iç avluya açılan üç tarafı kapalı, üstü tonoz örtülü bir mekândır.
📌Yalının bahçesindeki 18. yüzyılın sonlarında yapılmış bir bina ve yalının 3 büyük hamamı günümüze gelememiştir. Yalının bahçesinden günümüze sadece mermer bir musluk ve havuz kalmıştır.
Nasıl gidilir?
İstanbul Boğazı'nın gözbebeği olan Bebek'te Osmanlı'nın görkemini günümüze kadar sırtında taşımış, ihtişamlı bir sahil sarayı vardır: Emine Valide Paşa Yalısı...
Yalının hikayesi
📌Yalı, Sultan II. Abdülhamid Han tarafından, son Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa'nın annesi Hidiva Emine Valide Paşa'ya hediye edildi. Prenses Emine Hanım, İstanbul'da Valide Paşa olarak bilinirdi ve "paşa" unvanını alan tek kadındı. Bu unvanı kendisine veren Sultan II. Abdülhamid'di.
📌Cumhuriyet kurulunca, Emine Valide Paşa, Bebek'teki yalısını devlete bağışlamak istedi. Fakat resmi yazışmalarda, o dönemlerde "ağa", "paşa" gibi unvanlar yasaklanmış olduğundan, Emine Valide Paşa'ya "Bebekli Emine Hanım" diye hitap edilince buna sinirlenen Valide Paşa, yalısını Mısır hükümetine bağışladı. Şu an Mısır Başkonsolosluğu olarak kullanılan yalı "Hidiv İsmail Paşa Yalısı" ve "Mısır Konsolosluğu Sahil Sarayı" gibi farklı isimlerle de anılır.
Yalının mimari özellikleri
📌Yalı Boğaz'ın tam ortasında ve güvenli bir koyundadır.
📌Boğaz'ın en büyük yalılarından biri olan Valide Emine Paşa'nın boğaza bakan kısmı üç, cadde cephesi iki katlıdır.
📌Deniz cephesi taşlarla süslenmiş zengin süslemelere sahiptir.
📌Çatısının üstünde tam ortada Allahu Teala'nın isimlerinden ikisi yazılıdır.
Yedi Sekiz Hasan Paşa'nın adını taşıyan Kanlıca'daki yalı, 19'uncu yüzyılın son çeyreğinde yapılmıştır.
Yedi Sekiz Hasan Paşa
📌Yedi Sekiz Hasan Paşa; Osmanlı Padişahı Abdülhamid'in önemli paşalarındandı. Okuma yazma bilmeyen Hasan Paşa, "Hasan" imzasını atmak için "ha" ve "nun" harflerinden yararlanıyordu. Paşa, ha ve nun harflerinin arasına bir "tire" koyuyordu. O tire de Arapça'daki "se" harfine benziyor. "Ha" ve "nun" harfleri Arapçadaki 7 ve 8'in yazılışına da çok benziyor. Hasan Paşa, imza atarken kullandığı yöntem yüzünden "Yedi Sekiz Hasan Paşa" olarak anılıyordu. Sultan İkinci Abdülhamid'e yapılacak ihtilali önleyen Yedi Sekiz Hasan Paşa'ya bu olaydan sonra paşalık rütbesi verildi. Hayatı boyunca sadakatiyle anıldı.
Yalının hikayesi
📌Paşa'nın yaptırdığı yalı, İstanbul'un Boğaz'nın incileri arasında yer alıyordu.
📌Yalıda kullanılan aşı boyası adı verilen bu renk Osmanlı kırmızısı olarak da biliniyor. Boğaziçi yalılarında, Osmanlı devlet görevlilerin yalıları genellikle Osmanlı kırmızısı adı verilen aşı boyalı renkte olurdu. Bu sebeple yalı kırmızı renkteydi. Yalı, kırmızı aşı boyası renginde olduğu için ayrıca 'Osmanlı Gülü' adıyla da tanınıyordu.
📌Yalı, 1870 yılı başlarında Asaf Paşa tarafından inşa ettirilmesine rağmen Yedi Sekiz Hasan Paşa ismiyle meşhurdur.