Konuşma akıcılığındaki aksaklık: Kekemelik
Kekemeliği bir çeşit konuşma bozukluğu olarak tanımlayabiliriz. Ancak bu rahatsızlıkla yaşamak, tanımını yapmak kadar basit bir durum değil. Toplumun yüzde üçlük kesiminde bulunan bu rahatsızlık, genel olarak çocuklarda görülüyor. Genetik olabileceği fikrinin yanında en yaygın görüş, baskı içinde büyüyen bireylerde ortaya çıkması olarak tespit edilmiş. İşte kekemeliğe dair detaylar…
Kekemelik tipik olarak çocukluk çağına özgü bir konuşma akıcılığı bozukluğudur. Çocuk, konuşmanın akışını, hızını ve ritmini etkileyebilecek tekrarlar, uzatmalar, duraklamalar, bölmeler ve eklemeler nedeniyle akıcı bir şekilde konuşmakta zorluk çeker. Konuşma akıcılığındaki bu bozukluklara fiziksel gerilim, olumsuz tepkiler, ikincil davranışlar, seslerden, sözcüklerden veya konuşma durumlarından kaçınma durumları eşlik edebilir. Kekemeliği olan çocuklar için konuşma ve anlaşılma ile ilgili gün içinde yaşanan güçlükler mücadele edilmesi gereken oldukça stresli yaşamsal sorunlar haline gelebilir.
- Kekemelik, konuşmada akış, ritim ve hızla ilgili sorunlara neden olur.
- Kekemeliği olan bir çocuk, sesleri, heceleri ve kelimeleri tekrarlayabilir. Sesleri uzatabilir.
- Bir sözcüğü söylerken takılabilir ve takıldığında ses çıkararak ya da ses çıkarmadan konuşmaya ara verebilir.
- Sorunlu sözcükleri kullanmamak için yerine başka sözcükler kullanabilir.
- Sözcükleri büyük bir fiziksel gerginlikle çıkarabilir.
- Konuşması beklenilen zamanlarda konuşmaktan kaçınabilir.
- Söylemek istediğini unutmuş gibi davranabilir.
- Kekelemeyi gizlemek için ağzını kapatma, öksürme veya esneme hareketleri yapabilir.
- Kekemeliği olan çocuklarda, konuşma sorununa yönelik korku, endişe, kaygı (özellikle sosyal), öfke ve utanç da oldukça yaygın görülür.
- Konuşma bozukluklarına göz kırpma, tikler, dudakların ya da yüzün titremesi, baş sallama ve yumruk sıkma gibi çeşitli hareketler eşlik edebilir.
Kekemelik toplumda % 3 oranında görülmekte. Genellikle ailedeki daha küçük çocuklarda ortaya çıkıyor. Erkekler, kadınlara göre 3-4 kat daha fazla risk taşıyor. Kentsel kesimlerde kırsala göre daha çok gözleniyor. En çok 2-7 yaş arasında görülürken, ortalama başlangıç yaşı 5 yas civarı kabul ediliyor.
Daha yaşlı kekemelik vakalarının daha çok durakladıkları, hava akımlarındaki kesilmelerin, ses tellerine uygulanan basıncın, iletişim kurma korkularının daha yüksek olduğu ve konuşma durumlarından kaçınmanın daha çok görüldüğü saptanmış.
Kekemelik, sinsi bir şekilde ilerleyebileceği gibi aniden de başlayabiliyor. Çocuk, konuşmadaki bozulmaların farkında olabilir ya da olmayabilir. Çocukların 8 yaşındaki derecesinde yüzde 65-85'i kekemeliği atlatabilirken ergenlik ve sonrasındaki dönemde iyileşme gözlenir.
Genel olarak erkek çocukların kızlara göre daha karmaşık düzeyde kekelemelerinin olup, daha çok kekeleyerek, daha az karşılarındakilerle göz göze gelmeye çalıştığı, iletişim kurmaktan kaçındıkları, dolayısıyla tedavilerinin de daha uzun sürdüğü belirlenmiş. Bazı vakalarda erişkinliğe geçiş döneminde kekemelik kaybolabiliyor, bunun dışında tedavi edilmeyen vakalar omur boyu sürebiliyor.