Osmanlı'dan günümüze gelen miras "Zimem defteri" hakkında 10 detay
Osmanlı medeniyetinin "insanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışının en güzel örneğinden biri olan Zimem defteri geleneği, yardımlaşma ve dayanışmanın güzelliğini asırlar geçse de içinde barındırıyor. Osmanlı'da Ramazan ayında zenginler, hiç tanımadıkları insanların borçlarını öder; borcu ödenen ihtiyaç sahibi bunu kimin ödediğini, borcu ödeyen zengin de hangi ihtiyaç sahibinin borcunu ödediğini asla bilmez ve böylece birbirini tanımayan insanlar arasında bir hayır zinciri oluşurdu. Sizler için kültürüyle dünyada parmakla gösterilen Osmanlı medeniyetinin, en güzel dayanışma ve yardımlaşma örneklerinden biri olan ve günümüze kadar gelen "Zimem defteri" geleneği hakkında 10 detayı derledik.
Zimem, zimmet kelimesinin çoğuludur. Zimmet burada borç demektir. Zimem defteri borçluların borçlarının yazılı olduğu defter demektir.
Osmanlı'nın en güzel geleneklerinden biri olan Zimem defteri, bizlere pek çok şeyi öğütleyen kıymetli bir gelenektir. Güzel ahlak, yardımlaşma, dayanışma bize atalarımızdan miras kalmış değerli birer hazinedir. Bu değerleri yaşatmak ise hepimizin sorumluluğundadır. Hz. Mevlana'nın buyurduğu gibi "İçimizi dışımızdan daha çok süsleyelim. Zira dışımız halkın, içimiz Hakk'ın baktığı yerdir."
Osmanlı döneminde zenginler Ramazan ayı gelince esnafları dolaşır, 'Zimem defteri' denilen borç defterinin bir kısmını veya tamamını satın alırlardı. Ne zengin kime yardım ettiğini, ne de fakir kimin yardım ettiğini bilirdi. Bu güzel adetle zenginin mağrur olmadan vermesi, fakirin mahcup olmadan alması sağlanırdı.
Günümüzde durumu olmayan mahalle sakinleri mahalle esnafından alışveriş yapar, ödemesini de ayın başında yapmak üzere veresiye defterine yazdırırdı. İşte Zimem defteri bu defterin Osmanlı'daki adıdır.
Zimem defteri, bugünün veresiye defteridir. Ramazan günlerinde zenginler bakkal, manav gibi dükkânlara giderdi ve Zimem defterini çıkarmalarını isterdi. Defterin başından, sonundan ve ortasından rastgele sayfalar koparır ve "Silin borçlarını, Allah kabul etsin." derlerdi. Böylelikle borcu olan, borcunu kimin ödediğini; borcu ödeyen de kimin borcunu ödediğini bilmezdi.
"İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir." demişler. İyiliğin en güzeli; gösterişe kaçmadan yaptığın iyiliğin, iyilik yaptığın kişi tarafından bile farkedilmemesidir. Bu tür iyiliklere en güzel örneklerden biri de Zimem defteridir.
Ramazan ayında, hali vakti yerinde olanlar tebdil-i kıyafet yaparak hiç tanımadıkları semtlere gider, bakkal veya manava, içerisi sakin olduğu bir anda, içeri girer ve "Zimem defteriniz var mı?" diye sorar. Esnaf bu defteri çıkarınca, "Lütfen baştan, sondan ve ortadan şu kadar sayfanın hesabını yapınız." der. Esnaf da bu kadar sayfanın toplamını hesaplar, bu kişi de "Silin borçlarını, Allah kabul etsin." diyerek borcu öder ve giderdi. "Sağ elin verdiğini sol el bilmeden" hayrını işlemiş olurdu.
Böylelikle borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren ise kimi borçtan kurtardığını bilmezdi. Bu şekilde yardım eden kişi, sırf Allah'ın rızasını kazanmak ve ihtiyacı olanın sıkıntısını gidermek amacıyla; karşılıksız, riyasız, gösterişsiz olarak verdiklerini unutur ve bu şuurla verebilmenin de bir mazhariyet, Allah'ın bir lütfu olduğunu düşünerek, şükreder, borcu ödenen de borcunu ödeyen kişi için Allah'a dua ederdi.