Rüya nedir? Rüyalar nasıl yorumlanır? Rüyaları kontrol etmek mümkün mü? Neden rüya görürüz?
Ömür dediğimiz bir mısra boyu macera, o mısrayı yazmak için yaşıyoruz bütün bir hayatı. Rüyalar kimi zaman olmazların olduğu, gerçekliğin bir kuş olup uçtuğu, develerin tellal pirelerin berber olduğu masallara dönüştü. Tarih boyunca insanlık rüyalara pek çok anlam yükledi. Peki, neydi tam olarak rüya? Neden rüya görürüz? Rüyaları nasıl yorumlamalıyız? Rüya yorumlamak insanın kaderini değiştirir mi? Rüyaları kontrol etmek mümkün mü? Rüyalarımızı kime anlatmalıyız? Fikriyat'ın kıymetli yazarlarından Prof. Dr. Ekrem Demirli ve Prof. Dr. Sinan Canan rüyaları Düşünce Atlası'na anlattı.
Giriş Tarihi: 12.04.2019
09:12
Güncelleme Tarihi: 12.04.2019
15:57
Rüyalar insana hep çok şey anlattı. İnsanlar sevdikleriyle rüyalarda buluştu. Rüyalar kimi zaman olmazların olduğu, gerçekliğin bir kuş olup uçtuğu, develerin tellal pirelerin berber olduğu masallara dönüştü. Kimi zamansa korkularımızla yüzleştiğimiz kan ter içinde uyanıp günlerce etkisinden kurutulamadığımız kâbuslar. Tarih boyunca insanlık rüyalara pek çok anlam yükledi. Hükümdarların rüyaları ile yönetilen devletler oldu. Peygamber efendimizin sadık rüyalar için "vahyin kırk altıda biridir." sözü âlimlere yoldaş oldu. Kimi filozoflar rüyaları ruhun beden dışındaki dünyası olarak yorumladı, kimine göreyse rüyalar insanlığın unuttuğu bir dildi. Biz her uykuya dalışımızda o dili keşfe çıkıyorduk yeniden. Modern bilim için rüyalar bilinçaltından yansıyan görüntülerdi. Kimi düşünürler insanın bilinçli değilken de düşünmeye devam ettiğini öne sürdü. İnsan tam da bu yüzden rüya görürdü. Peki, insan uykudayken ortaya çıkan bu düşüncelerden en doğru anlamı nasıl çıkarabilirdi? En nihayetinde rüyalar hep bir bilinmez olarak kaldı. İnsanlığın karanlık yüzü. Rüya bir ömrün yaşanmayan kısmı mıydı yoksa devamı mı? Rüya mıydı bunca yaşanan şey yoksa gerçek mi? Peki ya gerçek dediğimiz neydi? Belki de hayat dediğimiz yarım kalan bir rüyadır kim bilir…
Neden rüya görürüz? İzlemek için tıklayın.
Prof. Dr. Sinan Canan: Kendince vardır, öyle ki bizim rüyayı tanımlama şeklimiz, değişik bir bilinç durumunda görülen imgeler ya da yaşanan bir zihinsel tecrübe olarak karşımıza çıkar. Şimdi uykuyu biz bilinçsizlik hali olarak algılama eğilimindeyiz ama bunun kastı farklı bir bilinç halidir. Bilincin farklı bir düzeyidir. Bilincin ne olduğunu kimse bilmiyor. Yani bilinç, referans kabul ettiğimiz, uyanık olduğumuz, mantığın bildiğimiz kurallara göre çalıştığı dünyada, kendinin ve düşüncelerinin farkında olma diye tanımladığımız bir şey. Uykunun belli dönemlerinde teorik olarak yaklaşık 1,5 saatte bir gelen, adına Rapid eye movement (hızlı göz hareketleri ) dediğimiz özel bir dönemi vardır. Buraya paradoksal uyku denir çünkü beyin deli gibi aktif, vücut felçli gibidir, yani vücut hiç çalışmaz beyin ise deli gibi gündüz aktif bir dikkat gösteriyormuş gibi çalışır.
BURADA RÜYA GÖRÜLDÜĞÜNÜ NEREDEN BİLİRİZ?
Kişiyi bu sırada uyandırırsanız ben de tam şu rüyayı görüyordum diyerek anlatmaya başlar. Burada da kendi çapında farklı bir idrak farklı bir mantık kuralları farklı bir duygusal dünya var. Bu konu özellikle psikolojide Freud'dan beri çok insanı ilgilendirmiş. Herkes bu konuya kafa yormuş. Bugün de nörobilimin aslında en gizemli alanlarından bir tanesi çünkü Freud'dan sonra pek ilerleyebilmiş değiliz. Onun çok uzun ve detaylı çalışmalarının çoğu spekülatif olmakla beraber rüyalardan bir psikolojik bilgi devşirme yöntemi olarak hala çok önemlidir. Fakat bugün nörobilimde bizim sinir bilim alanında birçok insan, rüyaları bir yan ürün olarak değerlendirme eğilimindedir.
Çünkü bildiğimiz net bir şey; uyku beyin için uyuduğumuz bir şeydir; beden için uyumayız uykuyu. Beynimizin çalışır durumda kalabilmesi için gece o faaliyetini farklı bir seviyeye aldığı inkıtaaya uğrattığı bir döneme ihtiyacımız var. Çünkü bu dönemde birkaç sene önce keşfedildiği gibi beynimiz adeta bir sünger misali sıkılıp gevşetilerek gece uykuda yıkanmaktadır. İçindeki çeri çöpü dışarı atmaktadır. Gündüz uyanıkken bunu yapamıyoruz ve bu işlem birkaç gün boyunca olmazsa; 8 – 10 gün boyunca uyumazsanız duyu alma melekelerinizi kaybediyorsunuz. Yani görme- işitme duyularınız zayıflamaya ve kaybolmaya başlıyor.
Uyku beynin sağlıklı işlenmesi için gerekli bu özel REM dediğimiz dönemlerde de gün içerisinde ve o güne kadar kazandığımız dünyevi tecrübelerin, oluşların, kavramların bir arşivleme çalışması yapılır. Hangileri önemli hangileri önemsiz bakılır. Gün içerisinde edindiğimiz bütün deneyimleri düşünün; elbisemin veya masanın vücuduma değmesi de bir deneyimdir. Bunların hepsi gece uykumuz sırasında bir tarama ve arşiv çalışmasından geçer. Önemliler ayıklanır ve kolay hatırlanabilir dosyalara kaldırılır. Önemsiz dönemler arka plana atılır . Önemli, önemsiz ayrımı da şuna göre yapılır; eğer o gün içinde ya da o zamana kadar yaşadığımız herhangi bir hadise duygularımızı harekete geçirmiş ise yani duygusal olarak onu önemsemiş isek bu önemli dosyalara kaydedilir. Diğerlerini unuturuz bir şekilde ama tam olarak silinmez.