Yazı yazmanın iki uç noktası: Disgrafi ve Hipergrafi
Hepimiz zaman zaman hissettiklerimizi kağıda döküp rahatlamak isteriz. Çünkü yazmak, insanın kendini anlamasını ve ifade etmesini sağlayan önemli bir araçtır; çoğu kişi için ise terapi ile eş değerdir. Ancak yazı yazmanın da bir hastalık olabileceği hiç aklınıza gelir miydi? Yazı yazmanın iki uç noktası olan Disgrafi ve Hipergrafi'yi derledik.
Birinci yüzyılda şair, Juvenal, hipergrafiyi "dayanılmaz yazma hastalığı" olarak tanımlamıştı. Ancak nörobilim gelişinceye kadar kimse bu rahatsızlığı tanımayacaktı. 1970'li yıllarda hipergrafinin temporal lop epilepsisiyle birlikte tetiklendiği keşfedildi. Böylece hipergrafinin epilepsiyle gelen bir durum olduğu görüldü.
Hipergrafiye epilepsi hastalığının neden olduğu biliniyor. Ancak epilepsi hastası olan herkes, bu rahatsızlığa yakalanmıyor. Etkilenen kişilerden bir kısmı ise, bu rahatsızlığı yeteneğiyle birleştirip ünlü bir yazar olabiliyor. Öyle ki hipergrafi olduğu bilinen pek çok yazar var.
Bu hastalıktan muzdarip bir kişi yazmak için kitapları, duvarları ve hatta mobilyaları bile kullanabilir. Kalem ve kâğıdı yoksa şayet vücudunu yaralayarak kendi kanı ile yazmaya başlar. Rus yazar Dostoyevski hipergrafinin tüm belirtilerini taşıdığından Norman Gershwin bu sendroma Dostoyevski Sendromu demiştir.