Gülen hareketi ya da bilinen diğer adıyla Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ABD'de son 10 yılda siyasi olarak en etkili ve iyi finanse edilen örgütlerden biri oldu. Fetullah Gülen'in ABD'ye gelmesinin ardından müritlerinden oluşan küçük bir grubun ülkeye girmesiyle, bu hareket vergi mükelleflerinin paralarıyla 'charter' (sözleşmeli) okulları yöneten oldukça zengin bir örgüt haline geldi. Gülen şimdi New York ya da Washington'a pek de uzak olmayan Pensilvanya'daki sessiz sakin Saylorsburg kentinden dini ve siyasi örgütünü yönetiyor.
Gülen örgütünün, şeffaf olmaması ve genel dini-siyasi amaçları nedeniyle, takipçilerinin sığındığı demokratik ülkelere yönelik siyasi ve sosyal bir tehdit oluşturduğunun farkında olmak büyük önem taşıyor.
Gülencilerle ilk olarak 2006'da memleketim Teksas'ın Austin kentinde karşılaştım. belediye başkanımız, Houston'daki paravan Gülenci grup 'Dinler Arası Diyalog Enstitüsü' tarafından masrafları da ödenerek Türkiye'ye seyahate götürülmüştü. Dönüşünün ardından, Antalya ile kardeş şehir olma projesinin de aralarında bulunduğu, Gülen ile ilgili projelere yardım etmeye başladı. Benim de üyesi olarak hizmet verdiğim kâr amacı gütmeyen kardeş şehir kurulu, belediye başkanımızla çalışan herkesi etraflıca araştırdı; Houston ve Antalya'daki bu resmi belediye ilişkisini ilerleten Gülen gruplarıyla belediye başkanının ve şehir yönetimimin ilişkilerini onaylamamalarını oybirliğiyle tavsiye etti.
Gülen hareketi üyelerinin Teksas'taki yerel siyasetçileri, gazetecileri ve akademisyenleri bu kadar çabuk etkilemeleri gerçekten şaşırtıcıydı. Bazıları dinler arası diyalog mesajıyla 11 Eylül sonrası ABD'sinde önemli isimlerin ikna edildiğini düşünüyordu. Diğerleri de para ve benzeri menfaatlerin Amerikalıların bazılarını etkilediğine inanıyordu.
Austin'deki siyasi faaliyetlere şahit olduktan kısa süre sonra, bana Gülencilerin Teksas'ta, eyaletteki çocuklara 'temel' eğitim sağlayacak sözleşmeli okullar açtığı söylendi. Bu okullar "Harmony" (uyum) ve "SST" okulları olarak adlandırılıyor. Sadece grubun dahil olduğu "siyasi dalavereyi" görmüştüm. Okullar Gülen hareketinin ABD'deki epey ilginç hareketlerinin başka bir katmanıydı.
2011'de son filmimin düzenlemesi esnasında, bu okullar konusunda görüntüler çekmeye başladık. Burada şunu söylemek gerekir, Gülen "sözleşmeli okullarının" finansmanı, ABD'lilerin evleri ve diğer mal varlıkları için ödemek zorunda oldukları verginin bir kısmı olan paralarla sağlanıyor. Bu okullar, faaliyetleri için yerel yönetimlerle ve eyalet yönetimiyle 'sözleşme' yapılması bakımından 'devlet' okulları olarak düşünülüyor. Özel bir kurul ya da yönetim grubu tarafından yönetilmesi bakımından ise 'özel' okul olarak düşünülüyor. Bu özel kuruluşlar, sözde "sözleşmeli okulları" işletmek için kâr amacı güdüyor. Çocuklarımızın temel eğitiminin "özelleştirilmesi" (ücretsiz devlet okullarının özel yönetimli okullara dönüştürülmesi) nedeniyle ABD toplumunda birçok problem ortaya çıktı ki bu da ABD'de hararetli bir siyasi tartışma.
Okulların toplam sayısını doğru olarak hesaplamak oldukça zor. Düzenli bir şekilde açılıp kapatılıyorlar. Araştırmacılarım, Gülen hareketinin ABD'de Washington'ın yanısıra 26 eyalette, finansmanı vergi mükellefleri tarafından sağlanan 167 sözleşmeli okulu yönettiği bilgisine ulaştı. Türkiye hükumeti adına Gülen okullarını soruşturan Robert Amsterdam'ın hukuk firması ise bu sayının 200 olduğunu tahmin ediyor.
ABD Eğitim Bakanı Betsy DeVos'un sözleşmeli okulların başlıca taraftarı olduğunu dikkate alırsak, Gülen hareketi herhangi bir kısıtlama olmadan büyüyecek gibi görünüyor. Bu güçlü ve günden güne büyüyen "kusursuz bir fırtına". 2011'de "Killing Ed" adlı filmi çekmeye başladığımızda, Teksas'ta yaklaşık 30, ABD'de ise toplam 120 civarında sözleşmeli Gülen okulu vardı. 2017-2018 eğitim yılında açılması planlanan 6 ya da 7 okul dışarıda tutulduğunda Teksas'ta 2017'de 55 okul var. Teksas bu türde en çok okul bulunan eyalet. Onu Ohio takip ediyor.
Bu örgütün okulları Teksas'ta giderek büyüyor. Yerel siyasetçileri halka ilişkiler faaliyetleriyle ve kampanya bağışlarıyla kendilerinin "iyi adamlar" olduklarına ve Türk nüfusunu temsil ettiklerine ikna etmişler. Bu okullarda eğitim gören yaklaşık 80 bin öğrenci için her yıl devletten 720 milyon doların üzerinde ödenek aldıkları tahmin ediliyor. Okullar adına çıkardıkları işletme tahvilleri ve (Seattle'daki okullarının Bill ve Melinda Gates Vakfı'ndan aldığı bağışlar gibi) vakıflardan topladıkları bağışlarla ilave gelir yaratıyorlar.
Bu okullarda yetişen Amerikalı öğrencilerden bazıları, Gülencilerin hedeflerini izleyen bir 'Altın Nesil'e dönüşebilir mi? Bunu söylemek zor, ama "Killing Ed"in çekimleri sırasında sıklıkla, bu okullarda ikna edilmeye yatkın bazı erkek çocukların Gülenci Türk öğretmenler tarafından yatılı gezilere götürüldüğünü duyduk. Bu geziler, söz konusu erkek öğrencilerin bir Gülen müridine, hatta Gülen örgütü mensubuna dönüşüp dönüşmeyeceğini anlamak için yapılan bir "hazırlık çalışması" olabilir. Kızlar bu yatılı gezilere götürülmüyor.
Öte yandan, dışarıdan bakıldığında, Gülen okulları "charter" (sözleşmeli okul) niteliğinde olmayan diğer kamu okullarına kıyasla daha kaliteli bir eğitim verdiklerini iddia ediyor. Ancak bu iddiaların yalan olduğunu görmek zor değil. Bu okullar kendilerine başvuran her öğrenciyi kabul etmek zorunda değil. Bu Amerika'da herkese bedava eğitim sağlayan normal kamu okulları geleneğine taban tabana zıt bir uygulama. Bu okullar yalnızca notları yüksek olan öğrencileri kabul ediyorlar ki eyalet testlerinde yüksek sonuçlar alabilsinler. Örneğin, Teksas eyaletindeki Gülencilerin işlettiği Harmony sözleşmeli okulları, okullarında eğitim gören öğrencilerin yüzde 100'ünün liseden mezun olduğu ve üniversiteye girdiğini iddia ediyor. Bu bütünüyle yalan olan mesnetsiz bir iddia. Harmony okullarında testlerde iyi sonuç almayan öğrenciler çok kötü bir muameleyle ve baskıyla okuldan uzaklaştırılıyorlar. Filmimde de anlattığım gibi okullardaki tüm öğrenciler Houstan şehrindeki Kuzey Amerikan Üniversitesi'ne başvurmak zorunda. Bu üniversite ise Gülen hareketi tarafından işletiliyor. Bu istatistikler, çocuklarını Gülen okullarına göndermek için ebeveynleri ikna etmek üzere uydurulmuş verilerden ibaret.
Dahası, "Killing Ed"in yapımı sırasında görüştüğümüz bu okullarda görev yapan Amerikalı öğretmenler, maaş ödemelerinde maruz kaldıkları ayrımcılıktan söz ettiler. Gülenci öğretmenler, çoğunlukla daha önce herhangi bir eğitim deneyimleri olmadıkları halde, Amerikalı meslektaşlarından dört kat fazla maaş alıyorlardı. Gülenci öğretmenin evlilik durumuna göre, bu fonların bir kısmı (yüzde 10 ila 50'si) nakit olarak kuryeler aracılığıyla Pensilvanya'ya gönderiliyordu.
Gülen hareketi üyelerinin, Türkiye'dekinden farklı olarak ABD'de kendilerini eleştirenlere karşı fiziki şiddet kullanmadığı biliniyor. Çünkü ABD'de grup üyelerinden "terörist" olarak bahsedilmiyor. Buna karşın, eleştirileri bastırmak için kanuni işlem başlatma tehditleri, Amerikalı "arkadaşlarını" kullanma ve yıldırma gibi taktiklere sıklıkla başvurdukları biliniyor.
Çok sayıda Amerikalı, Türk hükümetinin Fetullah Gülen ve yakın takipçilerinin 15 Temmuz darbe girişimindeki payları nedeniyle yargılanmaları için iade edilmesini sağlama çabalarını destekliyor.
Geçen 10 yılda, Gülencilerin yıpratıcı ve yoz eylemleriyle ABD'de toplumumuza verdiği zarar çok büyük. Bu zararın milletimizden giderilmesini istiyoruz. Amerikalıları Gülen hareketi hakkında bilgilendirmek ve Gülencilerin son 17 yılda anlattıkları gibi Türk halkının gerçek temsilcileri olmadığını anlatmak için çok şey yapılması gerekiyor. Gülenciler sadece küçük ve tartışmalı bir alt grup.
Gülenci tehdidini gözler önüne sermek için "Killing Ed"i Türkiye'de gösterime sunmayı umut ediyorum. Türkler Gülen hareketinin ABD'de büyümesinden neden mi endişe duymalılar? Bence okullarından gelen ve Amerikalıların vergilerinden kaynaklanan yüksek miktardaki gelir durmadığı sürece, Gülen hareketi ABD'de siyasetçileri ve gazetecileri etki altına alacak fonlara sahip olmayı sürdürecek ve büyük ihtimalle Türkiye'deki hükumete karşı yeniden demokrasi karşıtı bir darbe girişimini teşvik edecek.
Türklerin bu tehdidi anlaması çok önemli. Bilinmezliklerle dolu bu örgütün ABD'deki engellenmeyen yükselişi hem Türkiye'nin hem de ABD'nin demokratik tecrübesi açısından tehdit oluşturuyor. Bu örgütü ABD toplumundan silmek yıllar alacak ve bu örgüt durdurulana kadar iki toplum da risk altında bulunuyor.
Mark S. Hall, yapımcı ve yönetmen, "Öldüren Eğitim" (Killing Ed) belgeselinin yapımcısı