Başbakan Yıldırım, İstanbul’da iş dünyası temsilcileriyle biraraya geldiği iftar programında konuştu. Yıldırım, Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krizle ilgili "Burada oluşabilecek yeni bir sorun alanı, sadece bölgeyle sınırlı kalmaz. Bölgenin jeostratejik özelliği bakımından bu sorunun küresel bir soruna dönüşme riski çok fazladır." dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi’nde iş dünyası temsilcileriyle bir araya geldiği iftar programındaki konuşmasının başında, İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede dün vefat eden Azerbaycan Enerji Bakanı Natig Aliyev’e rahmet, Azerbaycan’a başsağlığı diledi.
Terörün yine kanlı yüzünü gösterdiğini söyleyen Yıldırım, "Şırnak’ta Jandarma Tabur Komutanlığı Üs Bölgesi’ne canlı bomba saldırısı sonucu iki kahraman Mehmetçiğimiz şehit oldu, 3 askerimiz yaralandı. Şehit askerlerimize Allah’tan rahmet, aile ve yakınlarına başsağlığı, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Van’da, Diyarbakır’da terör güvenlik güçlerimize saldırdı. Batman’da ise jandarma karakoluna ve içlerinde sivillerin bulunduğu bir araca saldırı gerçekleştirildi. O saldırıda bir başka araçta bulunan gencecik bir müzik öğretmenimiz Şenay Aybüke Yalçın da şehit oldu. 8 ay önce öğretmen olmanın mutluluğunu yaşayan, 22 yaşında hayatının baharında şehit olan genç kızımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Hiçbir kutsalı olmayan alçak terör örgütü, okullarda karne sevinci yaşandığı bir günde, böyle mübarek bir ayda, ellerini kana bulamaktan çekinmedi. Terör hepimizin ortak düşmanı. Bütün insanlığın ortak düşmanıdır. Hep birlikte teröre karşı ortak mücadele şarttır." diye konuştu.
Yıldırım, son birkaç haftada Bağdat, Kabil, Filipinler, Londra ve İran’da peş peşe terör saldırıları yaşandığını ve çok sayıda insanın hayatını kaybettiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Terörden güvenli olan hiçbir ülke yoktur. İstanbul ne kadar güvenliyse Londra da o kadar güvendedir, Ankara ne kadar güvendeyse, Paris de o kadar güvendedir, Bağdat ne kadar güvendeyse Berlin de aynı şekilde güvendedir. Farklı ülkelerde, farklı isim ve örgütlerle ortaya çıksalar da terörün yaptığı iş aynı; vahşet, insanları sindirmek, insanları öldürmek ve böylece adeta insanlığın geleceğini karartmak. Terörle mücadelede ikircikli bir tutumu artık dünyanın terk etmesi lazım. Senin terör örgütün kötü, benim terör örgütüm iyi gibi mülahazalarla terörle mücadelede başarılı olunamaz. Özellikle son yıllarda İslam karşıtlığı, gelişmiş ülkelerde moda oldu. Adeta terörü İslam’la anmak suretiyle terörün kaynağının Müslüman ülkelerden ve Müslümanlardan olduğu şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunun terörle mücadelede hiçbir faydası olmadığı gibi gelecek yıllarda medeniyetlerarası, kültürlerarası uzlaşmaya ve birleşmeye de çok ciddi zararları olacaktır. O yüzden bütün mücadelemizde şu prensibi göz önünde bulundurmamız lazım; insanı yaşatmak cihanı yaşatmaktır."
"ONLARA DA EL AMAN VERDİRMİYORUZ"
Başbakan Binali Yıldırım, Fırat Kalkanı Harekatı’yla 2 bin 200 kilometrekarelik alandan DEAŞ’ın temizlendiğini ve 100 bin mültecinin bölgede tekrar yerleşmesinin sağlandığını anlatırken, "Oraya huzur geldi. Artık oradan roketler, füzeler, Kilis’e, Gaziantep’e gelmiyor, oradaki insanımızın can ve mal güvenliğini tehdit etmiyor." diye konuştu.
Türkiye’nin terörle gerçek anlamda mücadele ettiğini, "mücadele ediyormuş gibi" yapmadığını anlatan Yıldırım, dünyada 3 terör örgütüyle mücadele veren başka bir ülke bulunmadığını kaydetti.
Yıldırım, Sincar ve kuzey Suriye’de PKK’nın "kuzenleri"nin türediğini belirterek, "YPG, PYD gibi değişik isimlerde ama aynı aileden terör örgütleri, şimdi orada başımızı ağrıtmaya çalışıyor. Onlara da el aman verdirmiyoruz, verdirmeyeceğiz." ifadelerini kullandı.
KATAR KRİZİ
Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki kriz hakkında da konuşan Başbakan Yıldırım şunları söyledi:
"Krizin derinleşmemesi için Türkiye olarak başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere çok ciddi bir mesai harcıyoruz. Bütün bölge ülkelerinin liderleriyle ve diplomatik alanda muhataplarımızla görüşmeleri yapıyoruz ve tarafları sükunete davet ediyoruz. Mübarek ayda yine Müslüman ülkelerin kendi aralarında böyle bir çatışmaya girmemeleri için azami gayreti gösteriyoruz."
Başbakan Yıldırım, "Burada oluşabilecek yeni bir sorun alanı, sadece bölgeyle sınırlı kalmaz. Bölgenin jeostratejik özelliği bakımından bu sorunun küresel bir soruna dönüşme riski çok fazladır. O bakımdan bütün tarafların sorumlu davranması lazım ve krizin tırmanması yönünde değil, tansiyonun düşürülmesi yönünde katkı sağlanması gerekir." şeklinde konuştu.
"6 AY İÇİNDE 200 MİLYAR LİRA SEKTÖRE PARA AKTARDIK"
Başbakan Yıldırım, "Şu ana kadar piyasaya verdiğimiz para miktarı 200 milyar lira. Ne kadar zamanda? 6 ay içinde 200 milyar lira sektöre para aktardık. Niye? İşsizlik olmasın, üretim devam etsin, ihracat artsın, ekonomimiz hiçbir olumsuzluk yaşamasın diye. Şimdi diyeceksiniz ki, bu kadar parayı verdiniz de bu bankaların hali ne olacak? Siz bankaları düşünmeyin, bankaların her zaman tuzu kurudur, bankaların da karları artıyor. Mevduat faizlerinin artmasını istemiyoruz. Neden? Çünkü mevduat faizi artarsa kredi faizi artıyor. Kredi faizi bir noktanın üzerine çıkarsa artık onun fizibilitesi kayboluyor. Onun için şimdi bizi izlemeye devam edin. İkinci adımımız maliyetleri aşağıya çekecek, sürdürülebilir bir finansal yapıyı oluşturacağız." dedi.
Başbakan Yıldırım şunları söyledi:
"Paradan ticaret yapma anlayışıyla değil, parayla üretim yapma, istihdam oluşturma, ticareti artırma, refahı büyütme ve refahın adil paylaşımını sağlama, bundan sonraki hedefimiz bu. Bunun için bir de büyümemizin branşları, büyümemizin dökümünü oluşturan inşaattı, sanayiydi, tarımdı, turizmdi, ihracattı, bu kalemler arasındaki dengeyi de kurmamız lazım. Sadece bir sektöre dayalı büyüme riskli. Bunlarla ilgili de tedbirlerimizi alıyoruz. Bunun için elimizde araçlar var, ne yapacağımızı biliyoruz. Siz önünüze bakın, hız kesmeden devam edin. Koca, büyük bir reform paketi, bir zeytin kanunuyla maalesef olumsuz bir algıya dönüştürüldü. Bu da hiç hak etmediğimiz bir şey. Onunla ilgili de şimdi komisyona o madde çekildi. Görüşülecek, konuşulacak. Size işin özünü söyleyeyim. Bu zeytinle ilgili, merayla ilgili konu meraların yok edilmesi değil, zeytin alanlarının talan edilmesi değil. Samimiyetle söylüyorum."