1961 yılı yerli otomobil tartışmalarıyla başlamıştı. Gazetelerde yerli otomobili savunanlarla bu yatırımı israf olarak görenler arasında aylarca süren tartışmalar yaşandı. Süleyman Âşık, "Bir Devrin Hikâyesi: Devrim Arabaları" isimli kitabında ilk otomobilimizin hikâyesini teferruatlı olarak anlatır.
HAYALDEN ÖTEYE GİTMEZ
Yeni İstanbul gazetesi sahibi Habib Edip Törehan, 27 Şubat 1961 tarihli köşesinde bu teşebbüsü hayal olarak görmüştü: "Bizim şahsi kanaatimize göre memleketimizde bir otomobil fabrikasının kurulması bugün için bir hayaldir... Son zamanların hâdiselerini takip edersek, otomobil sanayiinde büyük bir buhran olduğunu görürüz. Bu yüzden fiyatlar ücretlerin artmasına rağmen düşmekte ve yapılan otomobiller müşteri bulamamaktadır.... Bizde bugün ve yarın için otomobil fabrikasının kurulup, kurulamayacağını düşünmek herhalde bir vakit kaybından başka bir şeye yaramayacaktır" diye yazmıştı. Ayrıca yeni İstanbul Gazetesi 31 Ocak-14 Şubat 1961 tarihleri arasında "Türkiye'de Otomobil İmal Edilebilir mi?" diye bir anket düzenleyerek, gelen görüşleri yayınlamıştır. Türk-Amerikan Distribütörleri Derneği Başkanı Mehmet İsvan, "Hâlen memleketimizde bir oto sanayii kurulamayacağını gerek ilgililere gerekse bu iddiaları tahakkuk ettirmek isteyenlere teknik ve ilmi bir şekilde ispata hazırız... Bugünkü şartlar altında dünya piyasasına bizim oto ihraç etmemiz bir hayalden öte gidemez" demişti.
NEREDEN AKLINIZA GELİR BÖYLE HİKÂYELER
Burhan Felek ise 29 Mart 1961 tarihli Cumhuriyet'te otomobil imalatına şu satırlarla karşı çıkmıştı:
"Bizde endüstri montajdan ibarettir. Otomobil için de montaj atölyeleri kurmak düşünülüyorsa ona diyecek yok. Ama fabrika? Hadi canım şaka mı ediyorsunuz? Daha Türkiye'de otomatik vites tamiri eden atölye yok... Nereden aklımıza gelir böyle hikâyeler. Ben bunları işittikçe gıdıklanmış gibi oluyorum."
31 Mart 1961 tarihli Milliyet'te otomobil imalatı fikriyle dalga geçen bir yazı kaleme alan Çetin Altan şunları demişti:
"Rivayetlere göre biz de Türkiye'de otomobil yapabilirmişiz. Zaten otomobil yapmak öyle zor bir iş değildir. Alt tarafı dört tekerlek ve dört zamanlı motör prensibine dayanıyor. Otomobil yapmanın güçlüğü aslında farlarının camını yapmaktadır; öyle kavisli, bombeli, kristal camın yerlisi pek yok. Bir de belki dış lâstiklerini yapamayız. Kapısının tokmağını, vites kolunun topuzunu ve silecek takımlarını da pek yapamıyoruz ama, yapılıp gönderilmiş olanları, gayet iyi yerine takabiliyoruz... Gerçekten de otomobil yapmalıyız. Gazozda henüz İtalya ayarında değiliz ama musluk ve toplu iğne imâlatında epey başarı gösterdik. El arabasıyla at arabasını da kusursuz şekilde yapıyoruz. Otomobil bunun bir adım ötesi... Uçak fabrikası gibi bir büyük fabrika kurarsın, otomobil yapmasan bile lehim, oluk, soba borusu gibi şeylerde büyük faydası dokunur. Yalnız Avrupa'ya gidip iyi bakmak gerek... Onlar nasıl yapıyorlar... İyi bakmalı iyi... Gerçi atalar bakmakla yapmak aynı olsa, kediler kasap olurdu, demişler ama, biz kedi değiliz ki; baka baka bir gün elbet yaparız..."
'OTOMOBİL SANAYİİ YERİNDE BİR TEŞEBBÜS DEĞİLDİR'
TÜRK solunun önemli ideologlarından Doğan Avcıoğlu, 23 Mart 1961'de Ulus'taki yazısında otomobil sanayiine şu satırlarla karşı çıkmıştı: "Türk otomobili yapacağız" sözünün cazibesi aşikârdır. Bu söz milli hisleri okşuyor, insana gurur veriyor. Otomobil yapmak, kalkınmanın sanayileşmenin ve hattâ medeniyetin ölçüsü sayılıyor. Bu sebepledir ki, sanayileşmenin henüz emekleme safhasında bulunan birçok az gelişmiş memleket, binek otomobili imalinin cazibesinden kurtulamamıştır. Birçok Güney Amerika memleketi, Mısır, İspanya bu otomobil hummasının tipik örneklerini teşkil etmektedir... Milli kaynakların otomobil sanayiine, özellikle binek sanayiine yöneltilmesi iktisadî bakımdan birçok halde, kaynakların israfından başka bir mana ifade etmemektedir... İktisadî verimlilik düşüncesini arka plana iterek kendi binek otomobillerini yapma yoluna giden Brezilya, Arjantin ve İspanya gibi memleketler, tipik yatırım örnekleri vermişlerdir. Akıl dışı çok aşırı bir himayeye rağmen yaşayacak halde değillerdir. Yani başka alanlarda verimli bir şekilde kullanılabilecek olan kaynaklar, inkâr götürmez şekilde israf edilmiştir... Binek otomobili imali meselesi, çok daha uzun yıllar bekleyebilir ve beklemelidir. İlk bakışta akla gelen bu endişeler ve bazı az gelişmiş memleketlerin başarısız denemeleri otomobil sanayii fikrinin yerinde bir teşebbüs olmadığı kanaatini vermektedir".
Erhan Afyoncu-Sabah