Sudan'da ekmek fiyatlarına zam yapılmasının ardından başlayan ve kısa sürede rejim karşıtlığına dönüşen gösterilerin bir ayı aşkın süreden beri devam etmesinin arkasında üç unsurun yattığı belirtiliyor.
Uzmanlar, emniyet güçlerinin göstericilere müdahalesi, rejimin, olaylardan iç ve dış mihrakları sorumlu tutması ve göstericilerin tehdit edilmesini; sokağın öfkesini körükleyen ve gösterilerin açısını genişleterek devam etmesine neden olan "ölümcül hatalar" olduğunu düşünüyor.
GÜVENLİK GÜÇLERİNİN GÖSTERİLERE MÜDAHALESİ
Sudan'da 19 Aralık'ta gösterilerin patlak vermesine neden olan temel faktörlerin yanı sıra güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanarak göstericilerin ölümüne sebebiyet vermesi bu süreçte bir dönüm noktası yaşanmasına neden oldu.
Gösterilerde yaşanan ölümler, zaten yanmakta olan ateşe benzin dökerek başka sektörlerin ve toplumsal sınıfların da bu sürece katılmasına ve gösterilerin alanının genişlemesine neden oldu.
Hükümetin en son açıkladığı verilere göre, gösterilerde 26 kişi hayatını kaybetti, muhalifler ile Uluslararası Af Örgütü ise bu sayının 40'ı aştığını iddia ediyor. Hükümet, anayasal olarak güvence altına alınmış barışçıl gösteri hakkını kabul ettiğini ancak yağmalama ve sabotaj eylemlerine izin vermeyeceğini belirtiyor.
Gösterilerin ilk günleri hükümet binaları ile iktidardaki Ulusal Kongre Partisi'nin farklı eyaletlerdeki şubelerine yönelik saldırılara tanık olsa da son günlerde başkent Hartum ile diğer kentlerdeki gösterilerde herhangi bir sabotaj eylemi yaşanmadı ama bu da ölümlere engel olmadı. Son olarak geçen perşembe Hartum'daki gösterilerde biri doktor 2 kişi yaşamını yitirdi.
Hükümet güçleri, göstericileri dağıtmak için orantısız güç kullanılmadığını söylerken muhalif partiler bunun aksini gösteren videolar yayınlıyor.
İÇ VE DIŞ MİHRAKLARIN SUÇLANMASI
Sudan hükümeti gösterilerden öncelikle İsrail'i sorumlu tuttu ardından Abdulvahid Muhammed Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi'ni hükümet binaları ile iktidar partisinin şubelerini sabote etmekle suçladı. Uzmanların pek çoğu, bunun hükümetin gösterilerle başa çıkma konusunda yaşadığı çelişkiyi gösterdiğini düşünüyor.
Güvenlik ve İstihbarat Şefi Salah Guş, 21 Aralık'ta Mossad'ı, Sudan'da kaos ortamı oluşturmak için İsrail'de bulunan Abdulvahid Nur hareketinden milisleri askere almakla suçladı.
Söz konusu bu suçlamalar, göstericiler üzerinde istenilenin aksine bir etki oluşturdu.
Mossad ve isyancı hareketlerden sonra hükümet itham pusulasını solcu partilere, komünistlere ve özellikle de Baasçılara çevirdi.
Sudan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faysal Hasan İbrahim, söz konusu siyasi güçleri, ülkenin istikrarını bozmaya çalışmakla suçladı. Yakın bir zamana kadar göstericileri suçlayan hükümetin söyleminde ve açıklamalarındaki bu değişim de içerisinde bir nevi çelişki barındırıyordu.
Göstericilere yönelik suçlamalar, onların, davalarında haklı olduklarına inanmalarına ve gösterilere devam etme konusunda ısrarcı olmalarına neden oldu.
Hükümetin yaşadığı çelişkiyi gösteren bir diğer husus ise göstericilerle diyaloğa girme isteğiydi. Bu da, gösterilerin barışçıl olduğunun zımnen kabulü olarak değerlendirildi.
GÖSTERİCİLERE YÖNELİK TEHDİTLER
İktidar partisinden iki liderin göstericilere yönelik tehditlerinin ardından geçen hafta düzenlenen gösterilerin daha geniş bir alana yayılması ve katılımın fazla olması dikkat çekiciydi.
Uzmanlar, iktidar partisinin kullandığı tehditkar üslubun, göstericilerin öfkesini artırdığını ve onları gösterilere devam etmeye hatta kararsız olanları da göstericilerin safına katılmaya teşvik ettiğini kaydetti.
Beşir'in eski yardımcısı ve iktidar partisi yöneticilerinden Ali Osman Taha 9 Ocak'ta bir televizyonda yaptığı açıklamada, gösterilerin arkasında komünist partinin olduğunu söyledi.
Hayat şartlarını iyileştirmek için sokağa çıkan göstericiler olsa da aralarında siyasetçilerden ve sabotajcılardan bir grubun da bulunduğunu ifade eden Taha, "Bu rejimi köklerinden sökmeye gücünüz yetmez çünkü bu rejimi ve devlet kurumlarını milislerle 'gölge taburları' (Beşir'i koruyan taburlar) koruyor ve bu güçler rejimin ayakta kalması için gerekirse canını bile verir." demişti.
Taha'nın bu açıklamaları, siyasi partiler, milletvekilleri, gazeteci ve yazarların tepkisini çekmiş ve bu sözler, "güvenlik güçlerini göstericileri öldürmeye teşvik etme" olarak yorumlanmıştı.
Taha'nın açıklamalarından bir gün sonra Ulusal Kongre Partisi Kültür ve Düşünce Müdürlüğü Genel Sekreteri El-Fatih İzzeddin, "Bize bir hafta verin görün bakın, tek bir kişi bile yeniden sokağa çıkabilecek mi? Silah taşıyan herkesin başını keseceğiz." demiş ve bu sözleriyle Sudanlıları değil Baaşçıları ve komünistleri kastettiğini sözlerine eklemişti.
Sudan'daki gösteriler 19 Aralık'ta hükümetin ekmek fiyatlarına zam yapmasının ardından Nil kıyısındaki Atbera ve Port Sudan kentlerinde başladı ancak kısa sürede birçok eyalette rejim karşıtlığına dönüşmüştü.