Arapça s-b-r kökünden türeyen sabır kelimesi sözlükte güçlü ve dirençli olmak anlamına gelir. Terimsel manada ise sabır başa gelen imtihan ve musibetleri metanet ile karşılamak, zorluklara karşı dirençli olmaktır. Dünya hayatı imtihanlar zinciri olduğu için yaşam sırasında karşılaşılan zorlukların Allah-u Teâlâ'dan geldiğinin farkında olmak ve bilinçle imtihanlara karşı doğru bir bakış açısı sergilemek oldukça önemlidir.
Bir kimsenin sabur olması yani sabır nimetiyle rızıklandırılması oldukça büyük bir mükâfattır. Yani sabrın kendisi de karşılığı da ilahi bir hediyedir. Rasulullah (sav) bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet verilmedi". (Buhârî, "Zekât", 50; "Riḳāḳ", 20; Müslim, "Zekât", 124)
Kur'an-ı Kerim'de kimlerin sabırlı olduğunun belli edilmesi ve bir diğer anlamda muhlislerin ortaya çıkarılması için kulların Allah-u Teâla tarafından sınanacağı bildirilmiştir:
"Sizi deneyeceğiz ki, içinizden cihad edenleri, zorluklara göğüs gerenleri ortaya çıkaralım ve size ait haberleri de (söz ve iddiaları) deneyerek açıklığa kavuşturalım". (Muhammed suresi 47/31)
(x) Bünyamin Topçuoğlu'nun sesinden Muhammed Suresi...
(x) İbrahim Sadri'nin sesinden Muhmamed Suresi...
İmtihanlara karşı sabırlı olan kimselere bahşedilecek mükâfatlar da birden çok ayette vurgulanmış, imtihanlar sonucunda Allah'a karşı nankörlük yapmayan, başa gelen zorlukları iman ve tevekkül ile karşılayan kimselerin ebedi cennete ve kurtuluşa erecekleri müjdelenmiştir.
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!" (Bakara 2/155)
(x) Bünyamin Tupçuoğlu'nun sesinden Bakara suresi...
(x) Osman Şahin'in sesinden Bakara suresi...
(x) İshak Danış & Nüvit Candaner'in sesinden Bakara suresi...
"Bugün de ben onlara sabretmelerinin karşılığını veriyorum. Onlar hakikaten muratlarına ermişlerdir." (Müminun 23/111)
📌 İSLAM'DA SABRIN ÇEŞİTLERİ
Kişinin günlük hayatta karşılaştığı çok sayıda imtihana karşı farklı sabır türlerine başvurması gerekir. Bir kimsenin Allah'a itaat etmesi, girdiği yanlış yollardan dönerek günahlarından vazgeçmesi, muhatap olduğu imtihanlara göğüs germesi sabrın çeşitleri arasında yer almaktadır.
📌 ALLAH'A KARŞI İTAATTE SABIR
Allah-u Teâlâ kullarını kendisine itaat etmesi yönünde sorumlu kılmıştır. Nitekim her sorumluluk akabinde birtakım zorlukları getirir. Allah'a itaat etmek kadar bu itaati sürdürmek de oldukça önemlidir. Bu sebeple Müslüman bir kimse her ne kadar hayat yolculuğu esnasında yaratıcısına itaat etme hususunda zorluklarla karşılaşsa da şeytanın vesveselerine kulak vermemeli ve Allah'a karşı itaatinde kusur etmemelidir.
Bu konu ile alakalı olarak Meryem suresi 65. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulmuştur:
"O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin rabbidir. Şu halde O'na sabır ve sebatla kulluk et. O'nun adını almaya lâyık başka birini biliyor musun?"
(x) Osman Şahin'in sesinden Meryem Suresi...
(x) Hakan Vanlı'nın sesinden Meryem Suresi...
Kişi Allah'a karşı itaati hususunda üç temel seviyeye sahiptir. Bunlardan ilki kulun niyetinin halis olması ve riyadan kaçınmasıdır. İkinci olarak kulun Allah'a karşı itaati konusunda huşu sahibi olması ve itaatini sahih bir şekilde eda etmesidir. Sonuncu olarak da kişinin sabretme başarısını kendisinden bilmemesi, Allah'ın kendisini muvaffak etmesi sonucunda sabretmesi gerektiği imtihandan alnının akıyla çıkabildiğinin bilincinde olmasıdır.
📌 GÜNAHA DÜŞMEME KONUSUNDA SABIR GÖSTERME
Allah-u Teâlâ kullarını birtakım amelleri yapmamaları hususunda uyarmış ve nehyetmiştir. Allah'ın yasakladığı davranışların üzerine gitmek ve yapılmaması gereken tasarrufları yapmak kulların günah hanesine işlenir. İşte bu hatalara düşmemek ve Allah'ın yasakladığı fiillerden uzak durmak da bir sabır örneğidir.
Kulun Allah'ın rızasını kazanmak için günaha düşmeme çabası da üç aşamadan meydana gelmektedir. Bunlardan ilki günaha düşmeden önceki boyut olup kulun günahını terk etmeye niyet etmesidir. İkinci olarak ise kişinin aynı yanlışa bir daha düşmeme kararı alması ve bundan imtina etmesidir. Üçüncü olarak ise kişinin günahını terk ettiği için kendini beğenme pozisyonuna girmemesi ve bunun Allah'ın nasip etmesi sonucunda gerçekleştiğinin bilincinde olmasıdır.
📌 İMTİHANLARA KARŞI SABIRLI OLMAK
İnsanoğlu dünya hayatı boyunca hastalık, fakirlik ve darlık gibi birçok imtihan ile karşılaşır. İnsanın kaderinde olan ve Allah-u Teâla tarafından gönderilmiş olan bu imtihanları önlemek veya ger çevirmek mümkün değildir. İnsanın nasıl bir üslup takınacağını ve zorluklar karşısında nasıl hareket edeceğini ortaya çıkaran ve bir nevi turnusol kâğıdı hükmünde olan sınavları bizatihi Allah adına gönderecek veya engelleyecek bir başka kuvvet yoktur.
Müslüman bir kimse zorluk zamanlarında veya farklı vesileler sebebiyle çeşitli imtihanlarla karşılaştığında nankörlüğe düşmemeli, bağırıp çağırarak kendini ve çevresindekileri yıpratmamalıdır. İmanında muhlis olan bir kimse içine düştüğü olumsuz durumlarda sabırlı olmalı ve rıza göstermelidir. Çünkü Allah'tan gelen her şeye razı olan bir kimse sıkıntı zamanlarında darlık ve zorluk hissetmez, nimetlere şükür zorluklara ise hamd eder. Hayır gibi görünen olayların ardında şer, şer gibi görünen olayların ardında hayır olabileceği aklından çıkarmaz.
Yüce Rabbimiz bu konu ile alakalı olarak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz". (Enbiya suresi 35. ayet)
"Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz". (Bakara suresi 216. ayet)
📌 HASTALIKLARA VE VEFATLARA KARŞI SABIRLI OLMAK
Dünya hayatında ki imtihan çeşitlerinden bir diğeri de zaman zaman kişinin kendisinin veya yakınlarının hastalıklara maruz kalması ve hatta bazı durumlarda onları kaybetmesidir.
Bakara suresinin 155. ayet-i kerimesinde kişinin canı ile yapılan imtihanları; yani kendisinin veya bir yakınının hastalanması veya vefat etmesi sonucunda bu zorluğu sabır ve başarıyla aşan kimselere güzel bir mükâfat müjdelenmiştir:
"Ant olsun biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksiltmek sureti ile imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele." (Bakara suresi 155. ayet)
Geçirmiş olduğu ağır hastalığa karşılık gösterdiği sabır ve metanetten dolayı Hz. Eyüp peygamberler arasından biz Müslümanlar için büyük bir örneklik teşkil eder. Enbiya suresinin 83. ayet-i kerimesinde zikredildiği üzere Hz. Eyüp zorlu hastalığına yakalandığı zaman şöyle demişti:
"Eyyûb'u da an! Hani rabbine, "Başıma bu dert geldi. Ama sen merhametlilerin en üstünüsün" diye niyaz etmişti."
Söz konusu ayetten anlaşılacağı üzere Hz. Eyüp çok ağır hastalığa yakalanmış olup bazı rivayetlere göre üç veya yedi bazılarına göre de on sekiz yıl gibi uzun bir süre bu hastalığın pençesinde zor zamanlar geçirmiştir. Ancak en sıkıntılı zamanlarda dahi "neden bu benim başıma geldi, ben bu belayı hak edecek ne yaptım?" gibi isyan dolu söylem ve sorgulamalardan uzak durmuş, bir peygamber olarak dahi imtihanların en ağırına maruz kalmıştır. Sonuç itibariyle sabredip Allah'a sığınmasının neticesinde Sad suresi 41-44. ayetlerde belirtildiği üzere Hz. Eyüp'ün hastalık ile imtihanı bitirilmiş ve yeniden sıhhat bulmuştur.
Ayrıca peygamberler zincirinin son halkası, geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlanmış olan Rasulullah (sav) bütün erkek evlatlarını henüz çok küçük yaştayken kaybetmiş, kızlarından bazıları ise henüz kendisi hayattayken ahiret yurduna göçüp gitmişlerdir.
Biz Müslümanlar için "üsve-i hasene" yani "çok güzel bir örnek" olan Allah Rasulü çok sevdiği ilk zevcesi Hz. Hatice ile amcası ve koruyucusu olan Ebu Talip'i aynı yıl içerisinde peş peşe kaybetmiş, dünya hayatında en ağır imtihanlara maruz kalsa da hiçbir vakit ye'se kapılmamış ve isyana düşmemiş, her daim sabırlı ve metanetli olmuştur.
Ayrıca Rasulullah (sav) çocuklarını kaybetmelerine rağmen sabreden insanlara cennette mükâfat verileceğini müjdelemiştir. (Buhârî, Cenâiz, 7; Tirmizî, Cenâiz, 74; eş-Şâmî, VIII, 512.)
FİKRİYAT
SÜMEYYE ALI JABER