Çoğumuzun duyduğunda hüzünlendiği, hikâyesini bilmese dahi kendisinden bir şeyler bulduğu hatta "bu ayrılık daha ne kadar" diye istemsizce kendisine sorduğu bir türkü bu, bir ustanın, Kerküklü Abdurrahman Kızılay'ın eseri. "Altın Hızma Mülayim…"
Türküler diyarı Kerkük'ten, duygunun sevginin en çok da hüznün türküsü bu. Yitik bir öykünün son satırları gibi, ölüm döşeğindeki bir hastanın dilinden dökülen son isteği gibi…
TÜRKİYE'YE KERKÜK TÜRKÜLERİNİ GETİRDİ
1938 yılında Kerkük'ün Musalla semtinde doğan, asıl adı Abdurrahman Ömer İbrahim olan sanatçının halk müziğine ilgisi çocuk yaşlarda başladı. Başta Abdülvahit Küzecioğlu, İzzettin Nimet, Reşit Küle Rıza olmak üzere Kerküklü ünlü ustalardan ders alan Kızılay, Türkiye'de Kerkük hoyrat ve türkülerinin sevilmesine öncülük edenlerden biri oldu. İlk türkülerini, 1959 yılında Bağdat Radyosu'nun günde yarım saatlik Türkmen programında okudu. 1950'lerin ortalarından itibaren, Kerkük Kızılay'ında gönüllü olarak çalıştı.
KIZILAY SOYADINI SEÇMESİNİN NEDENİ
Türkiye'de "Altun hızma Mülayim" türküsü ile tanındı. 1960 yılında altı yıl Ankara Devlet Konservatuvarı Kontrbas Bölümü'ndeki eğitimini tamamladıktan sonra 1966'da Kerkük'e döndü. Baas Partisi'nin iktidara gelmesinden bir ay önce tekrar Türkiye'ye geldi. Seneler sonra 2003 Eylül'ünde baba toprağına adım atabildi. 1974'de Türk vatandaşlığına kabul edildi. Soyadı olarak, Kızılay'ı seçmesinin nedeni, yıllar önce Kerkük Kızılay'ında kuruma verdiği hizmetlerdi. Evli ve iki çocuk babası idi. 12 Aralık 2010 tarihinde Ankara'da vefat etti.
Kızılay'ın, bilinen türküleri arasında Altın Hızma, Evlerinin Önü Boyalı Direk, Dağlar Başın Alaydım, Baba Bugün Dağlar Yeşil Boyandı, Aynaya Baktım Saç Beyaz Olmuş yer alıyordu.
KENDİLERİNDE NE YOKSA ONA DÜŞMANLAR
Batı'nın ölüm mangalarının bin bir hileyle ve şeytanlıkla karıştırdığı bir coğrafya burası. Adı bugün Ortadoğu. Onlar yani Batılılar, huzur bırakmadılar. Yüzü gülen her şeye düşmanlar çünkü. 1938 yılında Kerkük'te doğmuş Türk Halk müziği sanatçısı Abdurrahman Kızılay'ın satırlarına da düşmanlar. Haktan diliyor ya üstad; Allah'a yalvarıyor ya, "o temmuz sıcağında, sen yeter ki terle, ben silerim" diyor ya hani… İşte bu naifliğe düşmanlar. Kendilerinde ne yoksa ona düşmanlar.
İşte Abdurrahman Kızılay'dan Altın Hızma Mülayim…